Galatasaray Kulübü Başkanı Ünal Aysal, Fenerbahçe kulübü ve taraftarı hakkında yaptığı açıklamalara karşı yazdığım yazılardan dolayı beni dava etmiş.
Çok korktum.
Artık yazı yazamam herhalde.
En iyisi bilgisayarımı alıp soluğu Brüksel’de almak olsa gerek. Bu işin ustaları zamanın böyle yapmışlardı.
Bu tipik bir çifte standart uygulaması. Fenerbahçe seyircisinin standartını düşük bulanların pazar günkü maçta nasıl küfür ettiğini sağır sultan bile duydu ama onlar duymuyor.
Onlar, Fenerbahçe’nin yaşını başını almış yöneticisine ‘’çocuk’’ deme hakkını kendisinde buluyor ama bunu eleştireni yargı yoluyla susturmaya çalışma hakkını kendinde görüyor.
Dava etseniz ne yazar, mahkum ettirseniz ne yazar.
Bu kulübün başkanı bir yıla yakın süredir cezaevinde yatıyor, biz bir yazıdan mahkum olsak korkar, sevdamızdan vazgeçer miyiz?
Ya da koca bir camiayı aşağılama çabaları karşısında sessiz kalır mıyız?
Elinizden geleni ardınıza koymayın. Ne gücünüz varsa, onunla gelin üstüme. Açıkçası umurumda değil.
Beni dava eden çok oldu bir de siz eklenin. Ama şu anda uygulamakta olduğunuz politikanın, iki kulüp taraftarı arasında küllenmesi zor bir düşmanlığa yol açtığını unutmayın.
Siz konuştukça cevabını bu köşeden alacaksınız.
İşte paşam Seyrantepe!
Fenerbahçe maçını Londra’daki otelimde bilgisayar başında izledim. Kaldığım otelin internet bağlantısı ağır olduğu için maçı Digitürk’ün skor bölümünden izledim.
Stoch’un gol haberi gelince de tek kişilik bir bayram yaşadım açıkçası.
Geçen hafta yazmıştım. Geçen yılki kadrosundan çok önemli oyuncuları kaybeden Fenerbahçeli oyuncular, teknik heyet ve yönetim bu sene bir onur mücadelesi veriyor. Bu kadronun şampiyon olma şansı var ama 6’da 6 yapması da şart.
Bu mümkün olur mu, blmiyorum ancak sahadaki oyuncular bunu gerçekleştirmek için canını dişine takıyor. Sakatlananlar sakat sakat oynamaya devam ediyor, bir koşan üç koşuyor.
Bence geri kalan maçlar içinde en önemlisi hala son oynanacak Galatasaray maçı. Puan durumu ne olursa olsun, kazanılmak zorunda olan bir maç bu.
Bu maç, aynı zamanda sarı-lacivertli taraftarın, Galatasaray Başkanı’na standart dersi verme maçı.
Sadece takımlarını destekleyerek, küfür etmeden, sahaya bir şey atmadan, küfür edeni veya sahaya bir şey atmak isteyeni engelleyerek büyük seyirci standartını görmeleri gerek.
Tribünün mücadelesi, saha içi mücadele kadar önemli olacak bu maçta.
Kocaman’ın soğukkanlılığı
Yerinde tepinmiyor, dördüncü hakeme itirazını bile son derece efendice yapıyor. Saha kenarında ter içinde kalmadan müdahalesini yapıyor ve çıkarmış olduğu 11’e güveniyor.
Yanlış da yapsa, söylüyor, doğru da yapsa...
Bu sene gelinen noktada Aykut Kocaman’ın hakkı ve emeği çok önemli.
Biz tribünde veya ekran başında heyecandan ölürken sakin karar verebilme kabiliyetine zarar verecek hiçbir duygusal zayıflığa izin vermiyor.
Galatasaray maçı aslında onun satranç hamlesi gibi gerçekleştirdiği değişikliklerin sonucunda galibiyetle sonuçlandı. Futbolcu iken de adam gibi adamdı, teknik direktörlüğünde de adam gibi adam olduğunu gösterdi.