Kuzey İrlanda’da yapılan G-8 Zirvesi’nde öne çıkan konu Rusya’nın Suriye politikası oldu. Dünyanın en gelişmiş sekiz ülkesi iki gün boyunca muhtemelen sadece Suriye konusunu ele almadılar, ayrıca yedi devletin Rusya’yı ikna etmek için buluştuğunu iddia etmek de zor. Diğer bir ifadeyle, yedi devletin yedisi de Putin’in yaklaşımına karşı çıkamamış olmalı; ayrıca ikna etmek için bu zirveyi beklediklerini ileri sürmek de zor. Ancak zirve, uluslararası basına Rusya’nın başarısı olarak taşındı. Daha ziyade ABD ile Rusya arasındaki bilek güreşini Putin’in kazandığı izlenimi verildi.
Oysa G-8’in tüm katılımcıları müdahalede ısrarlı değil, ancak Esad’ın arkasında duruyor gibi gözükmek de istemiyorlar. Bu durumda Rusya diğer ülkeleri dize getirmiş gibi gözükse bile, aslında onların almadıkları riskleri üzerine alıyor ve o nedenle de tutumu bir zafermiş gibi sunuluyor.
Öte yandan Obama ile Putin arasındaki anlaşmazlık konularını Suriye’ye indirgemek anlamlı olmayabilir, zira Suriye bu iki devlet arasındaki genel pazarlıklar içindeki hususlardan sadece biri.
Konu ekonomi
Zirve’den anlaşıldığı kadarıyla Rusya-ABD arasındaki esas anlaşmazlık konularından birisi Avrupa ile ilgili. ABD ile AB arasında kurulması öngörülen ve çalışmalarına başlanmış olan serbest ticaret bölgesi muhtemelen tartışmaların odağına oturmuştur.
Bu anlaşmanın Atlantik’in iki yakasını birleştirerek büyük ve güçlü bir piyasa yaratacağına kuşku yok. NATO’nun güvenlik açısından yaptığını, bu anlaşma da ekonomi, özellikle de ticaret bakımından yapacak. Serbest ticaret anlaşmaları üçüncü ülkelere gümrük uygulaması öngörmez, yani piyasanın etrafını sert duvarlarla çevirmez. Ayrıca üretim faktörlerinin tümünün serbest dolaşımını da öngörmez. Kısacası anlaşmaya ne konulursa, onların ticaretinde büyük ve öncelikli bir piyasa oluşur, ki bu piyasa yaklaşık 1 milyar kişilik bir piyasa anlamına geliyor.
Söz konusu girişimin Rusya’yı ne yönde etkileyeceği, geleceğe yönelik en temel tartışma konusu olmalı. Muhtemelen bu girişimin hedefinde Çin bulunmakta, ancak Çin ile rekabet ederken Rusya’yı da Çin’e doğru savurma endişesi yaşayan ülkeler bulunuyor ve anlaşıldığı kadarıyla Rusya da bunu istemiyor.
Avrupa tasarımı
Zirve sona erdikten sonra Obama’nın Almanya’ya gitmesi, Doğu Blokunun yıkılma simgesi haline gelmiş Berlin’deki Branderburg Kapısı’nda konuşma yapması, görüşmeler hakkında ipuçları veriyor.
Obama, ‘ben Berlinliyim’ diye başladığı konuşmasında ABD ve Rusya’nın sahip olduğu nükleer silahların üçte birinin imha edilmesini önerdi. Bu, Almanya-Rusya yakınlığının Almanya-ABD yakınlığıyla ikame etmesi anlamına gelir. Ancak bu tür bir yakınlaşmanın 2. Dünya Savaşı sonrasında olduğu gibi Rusya’nın askeri olarak da çevrelenme girişimi şeklinde algılanması mümkün. ABD, silah indirimini gündeme getirerek niyetin katiyen bu olmadığını açıklamış oluyor. Kısacası Obama, Avrupa’da konuşlanan silahların da imha edilebileceğini ima ederek Rusya ile güvenlik konusunda ittifak yapmak, ancak ekonomik olarak Almanya-Rusya ilişkisinin yönünü değiştirmek istiyor.
ABD-AB serbest ticaret bölgesi konusunda taraflar epeyce yol almış olmalı ki, Fransa ‘kültürel farklılıkların korunması’ gerekçesiyle anlaşmanın görsel-işitsel sektörü kapsamaması yönünde çekince bile ileri sürmüş vaziyette.
Kısacası G-8’i Suriye üzerinden okumak yerine ekonomi üzerinden değerlendirmekte yarar bulunuyor; zira bu Türkiye’yi Suriye konusundan daha fazla etkileyecek bir gelişme.