Mahiyeti kompleks bir seçim süreci yaşadık. Seçim öncesinde muhalefet, iktidarı devirmek için "Z Kuşağı" denilen gençlere bel bağlamıştı ve en büyük beklentisi ilk kez oy kullanacak olan gençler sayesinde iktidarın değişmesi idi.
Bu amaçla sokak röportajlarında ve anket çalışmalarında gençler ön plana çıkarılmak suretiyle gençlik rüzgarının muhalefetin arkasında olduğu algısı oluşturulmaya çalışıldı.
Yıkmak "ideali" üzerine kurulmuş olan Millet İttifakı, gençlerden gelecek oylarla ortaya çıkacak patlama beklentisinin ne kadar boş olduğunu gördü.
Bu yaşananlar bize gençlerin; ülkemizin geleceği üzerinde ne kadar etkili ve değerli olduğunu ve sanılanın aksine manipülasyona karşı dirençli ve bilinçli olduklarını bir kez daha gösterdi.
Demek ki elimizde tuttuğumuz, kontrol ettiğimiz bir Z kuşağı varmış gibi onları pasifize etmek yerine onları düşünmeye, irdelemeye yönlendirdiğimizde aslında doğruya ulaşabiliyorlar. Öyleyse onlar için yapmamız gereken tek şey bilinçlenmeleri konusunda yanlarında olmak.
Yani derdimiz onları bir fonksiyon denklemine sokup Z'den X'e Y'ye dönüştürmek olmamalı, derdimiz kendi olmalarına izin verip sadece bilinç eklemek olmalı.
Sonuç muhakkak pozitif olacaktır...
Anne-babalar olmak üzere eğitimciler, münevverler, alimler ve idareyi elinde bulunduranlara büyük işler düşüyor.
Eğitim, her şeyden önce evde başlar. Çocuklar ilk eğitimlerini taklitle alırlar.
Ebeveyn kitap okursa çocuk da kitap okur, ebeveyn namaz kılarsa çocuk da namaz kılar.
Taklitle başlayan bu öğrenme yine anne-babanın katkısıyla alışkanlığa, alışkanlıklar da bir süre sonra karaktere dönüşmeye başlar.
Önce anne-babaların bilinçli hareket etmesi gerektiği aşikâr.
Bu ülkenin bölünmesi için dağa çıkıp terörist olanlar da terör örgütleriyle mücadele ederken şehit olanlar da bu toprakların ailelerinin yetiştirdiği nesiller, gençler. Tarihin her anında var olan iyi-kötü mücadelesi gibi iyi yetiştirilmiş ve kötü yetiştirilmiş gençlerin mücadelesi de devam etmektedir.
Hiç kimse mutlak iyi veya mutlak kötü olarak doğamayacağına göre iyilik de kötülük de sonradan öğrenilmektedir. İşte bu noktada başta anne babalara olmak üzere topluma çok büyük sorumluluklar düşmektedir.
Çocuklar, anne ve babalarını rol model olarak görürler ve onların davranışlarını örnek alırlar. Dolayısıyla anne-babaların dürüst, ahlaklı, dindar ve kültürlü olması çocukların da bu değerlere sahip olmasını sağlayacaktır.
Gençlere sevgi ve şefkatle yaklaşmak anne-babaların dikkat etmesi gereken diğer bir konu.
Sevgi dolu ve sıcak bir aile ortamında yetişen gençler, daha sağlıklı bir kişilik geliştirirler ve daha kolay şekilde topluma faydalı birey haline gelirler.
Eğitim ise bilinçli gençlik yetiştirmenin olmazsa olmazlarındandır.
Gençlerimizi hem dini ilimlere hem de dünya ilimlerine vakıf olmaları noktasında desteklemeliyiz.
Seküler dünyanın yapmaya çalıştığı gibi sorumsuz, günübirlik hazlar peşinde koşan Z Kuşağı gençler değil sorumluluk bilincine sahip, ülkenin geleceğinde söz sahibi olduğunun/olabileceğinin farkında olan gençler yetiştirmeliyiz.
Bunun için ıslah ve inşa yöntemini zamanın ruhuna göre belirlemeliyiz. Aramıza örülmüş gereksiz duvarlardan arınmalı/arındırmalı, zeminlerini sağlamlaştırmalıyız.
Müteyakkız bir ruhun kendini geliştirmesi ve aşama kat edebilmesi bilgiyle beslenmesinden geçer. Bilgi olmadan fikir üretmeye çalışmak ise kitapsız zihinlerin işidir.
Bilgi ve zihniyet/düşünce çeşitliliğe sahip olmakla birlikte mütemadiyen etkiye de açıktır. Medeniyetimizin havzalarında neşvünema etmiş kültür birikiminden gençlerimizin faydalanabilmeleri için seferber olmalıyız.
Hakikatin insanların elinde olmadığını kendileriyle aramıza mesafe koyduğumuz kitapları okuyarak anlayabiliriz. Kadim medeniyetimizin bir kitap medeniyeti olduğu gerçeği bizi ve geleceğimizi yeniden şekillendirmeli.
Bireyselliğin ön plana çıkarıldığı günümüz dünyasında, birlikte olmanın ve birlikte düşünmenin önemsenmesini hatırlatmalıyız.
Fıtratı bozan her dokunuşun onların şahsiyetlerini de anlayışlarını da mahvedeceğini bilmemiz ve bildirmemiz gerekiyor.
Unutmayalım, bugünün gençleri yarının yöneticileri, idarecileri olacaklar.
Yarının Necip Fazılları, Erbakanları, Sezai Karakoçları, Erdoğanları, Bayraktarları olacaklardır.
Seçim sonuçlarının göstermiş olduğu vaziyet için yarınların sahibi olan genç kardeşlerimize Ali Fuat Başgil hocanın bir nasihatini hatırlatalım: "Çalış, genç arkadaşım çalış! Namerde muhtaç olmak ölmekten beterdir. Gençliğini eğlenmekle geçiren, ihtiyarlığını ağlamakla geçirir."
Bugünden yetiştirilecek bilinçli bir gençlik yarınlarımızın da teminatı olacaktır.
İhsan Fazlıoğlu hocanın dediği gibi: "Bir millet için anlamlı bir geleceği, geçmişinin yasını tutanlar değil, tahayyül ettikleri geleceğin tarihini yazabilenler inşâ ederler."