Beşiktaş beklenenin üzerinde, G.Saray umulanın altında bir verimle geldi dünkü maça. Alışkanlığımız, derbilerde böyle ön verilerin maçın akışında tersine dönmesini düşünmekti.
Beşiktaş bir saman alevi miydi? Öyle bir izlenim verseydi, kimsenin gitmek istemediği o itici statta seyircisi ülke rekorunu kırmazdı.
Beşiktaş bir saman alevi değildi. Bunu hemen gördük. Galatasaray'ın birbirinden üstün hücum ve gol ustalarına alan vermeden bir savunma yaptı. Çok geçmeden üzerine hücum ekledi. Üçüncü bölgeye hızlı koşması, topu çabuk kullanması güven vericiydi. 14.dakikada Fernandes önde basmakla kazanılan topla yüzde yüz pozisyonda iyi vuramadı. Beş dakika sonraki organize atakta Almeida ilk kez kafa golüne imza attı. Ama hemen sonraki sol füzeyi kaleye hedefleyemedi. İki usta kaçırmasa, beş dakikada üç fark doğacaktı! Ancak Beşiktaş ilk yarım saati aşarken, çabuk oynamayı, öne hızlı koşmayı araya iyi zamanlamayla top atmayı bırakınca Galatasaray soluklandı. Burak Yılmaz devre sonunda iyi vurabilse beraberlik o an kurulacaktı. Hakem Aydınus'un ilk yarı uzatması bittikten 20 saniye sonra Drogba'nın topa vurmasını bekleyip devreyi bitirmesi ve ikili mücadelelerde GS'lı gibi davranması üzücüydü. Kararları gerginlik yaratıcıydı.
Beşiktaş ikinci yarı başında da başlangıç hızını bulamayınca Galatasaray'ın potansiyel gücü ortaya çıkıp oyunun akışını yönetmeye başladı. İlginçtir, Real Madrid karşısında hırpalanan Galatasaray'dan çok Beşiktaş'ta bir durgunluk ortaya çıktı. Orta alan savaşımlarını yitirmesi, takım savunmasındaki yükün savunma bloğunun üstüne binmesine yol açtı. Terim'in Bruma ile sol kanadını hareketlendirmesi Beşiktaş'ın sağındaki direnci ve hücum etkinliğini kırdı. Serdar'ın özgüveni çöktü ve ilk golün topunu Bruma'ya o ikram etti. İkinci golün kaynağı da Veli'nin top kaybı hatasıydı. Biliç, takımdaki fiziksel ve düşünsel kaynaklı mücadele gücü düşüşüne çözüm bulamadı. Ne Fernandes etki oldu ne yanına gönderdiği Muhammed ve Kerim! Bu Beşiktaş'a ders olmalı. Anlaşılıyor ki zorlu bir rakip karşısında kilitleniyor ve onu açacak bir yöntemi yok. Felipe Melo'nun vahşice meslektaşının topuğuna girmesi elbette kırmızı karttı. Yaptığını tırmandırması ve taraftarın yaptıkları... Ötesini hiç yazasım yok...