Spor her alanda o kadar masumdu ki eski Yunan da kazananın başına yapraklardan yapılmış bir taç takılır ödüllendirilirdi. Şimdi özellikle spor denilince akla ilk gelen, milyonları peşinden sürükleyen futbolda, başarının bedeli yaprakla değil bir başka yeşil “milyon dolarlarla” taçlandırılıyor.
Olması gereken; üç büyük kulübün kendi aralarındaki rekabetinden doğacak sinerji ile güzel oyun anlayışı çerçevesinde, ülke futbolunun gelişmesine katkı yapmak. Bunun sonucunda da, hak ederek kazanılmış, kupa, şampiyonluk ve sıralamalara razı olmak. Bir sonraki sezonlar için, eksik, hatalı yönlerini düzelterek, tamamlayarak, bu rekabetin ve yarışın içinde olmak.
Hal böyleyken özellikle F.Bahçe ve G.Saray’ın 110 yıllık rekabetinden ortaya, var olma nedenleri olan futbolun ekonomik değerinin ve uluslararası saygınlığının zarar görmesini gözardı edecek kadar bir düşmanlık ve birbirlerini yok etme, karalama durumu ortaya çıktı.
Futbolun her anının paraya çevrilmesi, her maç için maliyet analizlerinin yapılması geldiğimiz ürkütücü durumun açık birer göstergesidir.
Başkan Aziz Yıldırım’ın bu maçlardan zarar ediyoruz, A2 takımıyla oynayacağız diyerek Ziraat Türkiye Kupasına bakış açısını ortaya koyarken, kulübün ve taraftarların sezonu kupasız kapatmadık sevinçleri, endüstriyel futbola yenik düşüyordu.
Futbola olan bu sakat bakış açısının bir an önce değiştirilmesi gerektiğine inananlardanım. Futbol otoritesi olan FİFA ve UEFA’nın belirleyeceği çerçevede, ülke federasyonlarının kendi hukuki sınırları içinde, futbolu sadece finansal fairplay uygulamalarıyla değil futbol kulüplerinin organizasyonu ve yönetim modellerinin yeniden organizasyonu konusunda bir düzenleme yapmaları gerekmektedir.
Bunun için yapılması gereken en önemli düzenleme kulüp tüzel kişiliklerinin dernek-şirket özelinde ayrı bir statüye kavuşturulmalarıdır. Bir taraftan sportif markaya ve 110 yıllık geleneğe ve hiç bir maddi çıkarı olmayan milyonlarca taraftara sahip bir dernek, diğer tarafta bu derneğin sahip olduğu borsada işlem gören şirket.
İş öyle hale geldi ki, sportif her hareket, kulübün gerçek sahibi olan milyonlarca taraftardan önce borsa aracılığıyla, bir avuç şirket ortağına bilgi olarak verilir oldu.
“SPORDA ŞİDDET YASASI” işlevselliğini, olaylar olduktan sonra ve sadece taraftarları cezalandırmak üzerine sürdürdüğü sürece, sporda şiddet bir gram azalmaz. Yasanın en kolay uygulama alanı bulduğu tribün terörünü, yaratan, destekleyen, büyüten tüm diğer unsurları aynı kararlılıkta cezalandıracak, cesur insanlara ihtiyacımız var.