Son sözü baştan söyleyelim: Türkiye’nin spor alanında “ırkçılığa varan” ayrımcı uygulamalara ve ambargolara en net yanıtını, 9 Haziran 2012 cumartesi günü Irak’ın Erbil kentinde oynanan Irak Kürdistanı-Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) “ulusal futbol maçı” ile yanıt vermesi, önemlidir...
Türkiye ve KKTC, Irak’ın kuzeyindeki Kürdistan Otonom Yönetimi tarafından gerçekleştirilen 2012 VIVA Dünya Kupası maçlarına KKTC Milli Futbol Takımı’nın katılmasını onaylayarak, “siyasi gerekçeler ile gençlerin spor karşılaşmalarına ambargo koyan” zihniyeti de mahkum ettiler...
Hatırlatalım, KKTC gençleri, 1974’ten bu yana süren “spor ambargosu” nedeniyle dünyadaki yaşıtlarıyla yarışamıyorlar!.. Nedeni, KKTC’ye karşı konulmuş ekonomik/siyasal/sosyal ambargolar... 1974 yılında doğan bir Kıbrıslı Türk bugün 38 yaşında, artık gençlik yıllarını geride bırakıyor, olgunluk çağına doğru ilerliyor ve bütün bir yaşamı “ırkçı kimlik taşıyan” berbat bir ambargonun içinde geçti...
Bugün 20’li yaşlarını süren Kuzey Kıbrıslı Türk gençler için 1974 “tarihi bir olay...” Büyük olasılıkla, “Facebook çağında” dünyadaki bütün yaşıtlarıyla ilişki kurarken, spor alanında neden dünyadan bu ölçüde dışlandıklarına akıl erdiremiyorlar...
Erbil’in büyük anlamı
Siyaset, uluslararası gerginlikler veya devletler arasındaki ilişkiler, masum gençlerin bütün yaşamlarını ambargo altına alacak ölçüde acımasız ve zorlu olabilir mi? KKTC örneğinde görüldüğü gibi oluyor... Gazze’de yüzbinlerce Filistinli gencin abluka altında yaşamasına göz yuman “çağdaş dünya(!)”, Kuzey Kıbrıslı gencin de “ikinci sınıf dünya vatandaşı olarak yaşamasının” takipçisi olabiliyor...
Bu nedenle, Türkiye’nin ve KKTC’nin kendileri gibi “dünya sahnesinden dışlanmış bir yaşama mahkum edilmiş” Iraklı Kürt gençlerine uzattıkları elin büyük önemi var... Siyasetin geride bırakıldığı, “insani değer ve ilişkilerin öne çıktığı” çok önemli ve hassas bir karardan söz ediyoruz... Kuzey Kıbrıs’taki Türk gencinin yaşadığı “dışlanmışlık duygusunu” yüreğinde hisseden bir insanın, Kuzey Irak’ta yaşayan bir Kürt gencinin de benzer duygularına ortak olması gerekiyor...
Eğer faşistsen, o başka... Derdi futbol oynamak olan masum bir Kürt gencini “düşman” ilan eder, bir futbol maçı üzerinde “milliyetçik tamtamları” çalabilirsin...
Umarım, aynı adayı paylaştığı masum gençlere ırkçı ambargoyu büyük bir keyifle sürdüren Rumlar, PKK gibi bir bela ile boğuşan Türkiye’nin Irak’taki Kürt gençlerine yaklaşımından bir ders çıkartabilmişlerdir... Sanmam ama...
Geçelim...
Avrupa Şampiyonası’nda ırkçılık
Aslında futbol, “küresel güce sahip” bir spor gösterisi olarak, dünyanın önündeki “ırkçılık sorununun” da en net şekilde anlaşılmasında önemli rol oynuyor. UEFA açıkladı, 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda yapılan İspanya-İtalya ve Rusya-Çek Cumhuriyeti maçlarında yapılan “ırkçı tezahürat” izleme altında. İspanyollar, İtalya’nın golcülerinden Mario Balotelli’yi, Ruslar da Çek Cumhuriyeti’nin savunma oyuncusu Theodor Gebre Sellasie’yi renklerinden dolayı, maymun sesi çıkararak taciz ettiler... Siyahi futbolcular moralsiz, bu durum devam ederse, UEFA’nın da taraftarı ırkçı olana çok sert müdahale edeceği çok açık...
Hatırlatalım, şampiyonayı birlikte yapan Polonya ve Ukrayna, son yıllarda futbol statlarında artan ırkçı gösterileriyle tanınan iki ülke haline geldiler. Özellikle, Ukrayna’nın Karpaty Lviv takımının taraftarlarının Dinamo Kiev ile 2007 yılında oynadıkları maçta, dev bir Nazi bayrağını açmaları unutulur gibi değil...
Hemen herkes televizyon başında futbolun büyüsüne kendisini kaptırmış durumda, yine de tribünlere iyi bakın, maçlar kızıştıkça “onlar” ortaya çıkacaktır...
DİPNOT:Meraklısına aktaralım: Kuzey Irak’ta gerçekleştirilen VIVA Dünya Kupası’na, FIFA tarafından kabul edilmemiş yönetim ve bölgelerin takımları katıldı. Katılan takımlar: Irak Kürdistanı, KKTC, Darfur, Zanzibar, Provence, Oksitanya, Batı Sahra, Tamil Elam, Raetia. Final maçında KKTC’yi 2-1 yenen Irak Kürdistanı birinci oldu, ben ise, Çad’daki dört mülteci kampında yaşamak zorunda kalan Darfurlu gençlerin kurduğu, sonuncu olan Darfur Milli Takımı’nın belgeselini yapabilir miyim diye düşünüyorum...