Geçen haftaki Antalya maçı gibiydi... Her iki taraf da şahane oynuyor, pozisyon üretiyor ve karşılıklı gol atıyordu. Bu iki maçın ilk yarıları, tıpatıp birbirinin aynıydı. Eren Derdiyok ve Donk’un golleri süperdi.
Maç dediğin böyle olur. Herkes oynamayı ve kazanmayı düşünecek... Futbolun doğası içinde, sert olsa bile mert olacak. Oyun içinde hile-hurda yapmayacak. Hakemle ve rakiple dalaşmayacak.
Beşiktaş-Kasımpaşa maçının ilk yarısı da, futbolun tüm güzelliklerini sergileyen bir olgunluk içindeydi. Seyredene keyif verdi. Başka kulüp futbolcularını da, benzer şeyler yapmaya özendirdi. Futbol budur!
***
Elbette Beşiktaş açısından, herşey bu denli kusursuz değildi. Özellikle Quaresma’nın, uygun durumda bekleyen arkadaşlarına pas çıkarmakta pek hevesli olmadığı egoist futbol sevdası; bir çok pozisyonu güme götürüyor. O kafasına bir şey yapmayı takmışsa, öldür Allah pas vermez. Adamın paşa gönlü öyle istiyor diye, futbolun oyun disiplininden bu denli taviz verilmesine rıza gösterilemez. Quaresma tarzı oyun anlayışı, artık tarihten silindi. Başka yerde bu tür adamları pek yaşatmıyorlar. Zaten Şenol hoca da onu ikinci yarıya çıkarmadı. Aklın yolu bir.
Neyse... Biz işini ciddiye alanlara bakalım. Hem Beşiktaş hem Kasımpaşa, özellikle ilk 45 dakikada futbolun hakkını verdi. Kimileri, ‘Beşiktaş futbolun hakkını verdiyse, niye 2 gol yedi” diye sorabilir. Cevabı basit... Yenilen iki gol, uzak şutlardan ve ani geldi. Netice itibariyle, iyi de oynayan bir rakipten yediler. Normal!
***
İkinci yarıya Gökhan Töre ve Sosa’nın da katılması, Beşiktaş’ın hareket alanını ve kaabiliyetini daha da genişletti. Zaten beraberlik golü de çabuk geldi. Ama ortada bir Kasımpaşa gerçeği vardı ve iyi günündeki Beşiktaş’a bile aslan kesiliyordu. Ben sonuçla ve kimin puan kaybettiği ile ilgilenmiyorum. Şahane bir maçtı... İki takımı da kutluyorum.