Avrupa 1950 sonrasında yaşananları unutmadı. Savaş sonrası yüzleşme ve hesaplaşma dönemiydi. İç siyasetteki renkler soğuk savaşın gölgesinde kendini gösteriyordu.
Dünya iki blok arasında ayrışırken sınır hattında Almanya vardı. Bir tarafı Batı'nın bir tarafı Sovyetlerin gölgesinde parçalanmış bir mağluptu. Willy Brandt, önce dışişleri bakanı sonra da şansölye olmuştu. Doğu Almanya'yla ilişkilerini geliştirmek ve karşılıklı bağımlılık içine girmek istiyordu. Öte yandan Sovyetlerin Macaristan'daki tutumu ve Prag'ı işgali Avrupa'nın uykusunu kaçıran gelişmelerdi.
Willy Brandt, Federal Almanya'nın geleceğini inşa etmek ve Doğu'yla bütünleşmesini sağlamak için Doğu Politikası (Ostpolitik) geliştirmişti. Bu politika yalnızca Doğu Almanya için değil bütün Doğu Avrupa'yı kapsayan bir açılımdı. Dönemin başkanları Kruşçev ve J.F. Kennedy ise bloklar arası yumuşamanın ilk adımlarını atabilecek lider özelliklerine sahipti. Nispeten bir söylem olarak barış yer edindi o yıllarda. Ancak 1990'lara kadar süren bloklaşmada bu isimler ancak köşe taşı olabildiler.
Willy Brandt, Polonya ziyaretinde Holokost Anıtı önünde diz çökerek özür dilemişti. Nobel ödülünü Doğu Politikası'ndan dolayı almış olsa da eminim ödül komitesi Polonya ziyaretini göz ardı etmemişti. Sosyal Demokrat Şansölye Willy Brandt ikinci döneminde petrol krizi ve grevlerle karşı karşıya kaldı. Yakın danışmanının Doğu Almanya ajanı olduğu iddiası ise onu siyaseti bırakmaya kadar götürdü.
Soğuk savaş döneminin önemli isimlerinden Willy Brandt "İçeride ve dışarıda, iyi komşuların halkı olmak istiyoruz." sözü ile tarih sayfalarında yerini aldı.
2000'li yıllarda ise Merkel'in Doğu Politikası aynı idealin yeniden tezahürüydü. Avrupa Birliği genişleme politikalarında Doğu Avrupa ve Karadeniz açılımlarını adım adım ilerletiyordu. Almanya nezdinde ise Rusya açılımları vardı. Berlin-Moskova arasında karşılıklı bağımlılık ve enerji anlaşmaları stratejik Alman aklı olarak dikkatleri çekiyordu.
Şimdilerde G. Schröder ve A. Merkel'in emek verdiği birçok hamle durdu yahut durduruldu. Kuzey Akım 2 projesinin başlangıcından beri her adımında karşımıza çıkan haberler sanki bugünlerin habercisiydi. Bu gidişle Avrupa'nın yaşadığı krizin en büyük etkilerini Almanya'da görebiliriz.
Ukrayna-Rusya savaşında Rusya'nın Batı İttifakı tarafından hedefte olduğu bir gerçek. Ancak Avrupa'nın dinamik gücü Almanya'nın frenlendiğini ve yeniden direksiyonuna müdahale edildiğini unutmayalım.