"Ben AB'nin büyük bir kısmının -bilinçli olarak- Ukrayna'daki savaşla ilgili bize büyük yalan söylediklerini düşünüyorum."
Bu cümleyi kuran Slovakya Başbakanı Robert Fico, 15 Mayıs 2024 tarihinde suikasta uğradı. Sadece bununla kalmadı söyledikleri; 'zehir zemberek' sözlerine şöyle devam etti: "Ve şunu söyleyebilirim ki, AB'ye üye ülkelerinin çoğu Ukrayna ve Rusya'dan nefret ediyor. Aslında Ukrayna sadece jeopolitik amaçlarla kullanılıyor, Rusya'yı ekonomik ve uluslararası alanda zayıflatmak, aynı zamanda ölüm (silah) tüccarlarının silah şirketlerine altın buzağı görevi görmektedir. Bu jeopolitik hedefler adına korkarım ki Batı, son Ukrayna askerine kadar Rusya ile savaşacak. Elbette hiç kimse bu ahlak dışı amaçları açıkça kabul etmiyor ama gerçekler bu."
Parçası olduğu 'Batı'ya çok net bir 'başkaldırı' olarak nitelendirilebilecek bu açıklamalarıyla nasıl bir tablo çizdiği aşikar: 'Batı karşıtı', 'Rus yanlısı'. Haberlerde suikasttan hemen sonra bu ifadeler kullanılıyordu tabii ki.
Slovakya Başbakanı'nın suikastı haberinde kullanılan 'Batı karşıtı' ve 'Rus yanlısı' nitelemelerinin verilmesinde Ukrayna savaşının uzamaması için yardımların kesilmesi gerektiğini, Ukrayna'yı bağımsız bir devlet olarak görmediğini ve önüne gelirse NATO üyeliğini veto edeceğini açıkça söylemesi de rol oynuyor hiç kuşkusuz. Ancak asıl ilginç olan, Slovakya Başbakanı'nın bu 'Batı Bloku' dışına doğru hamlelerinin Batı cephesinde ne ilk ne de son oluşu.
Batı yakasının parçalanmasının fitili Brexit ile atılmıştı; salgında İtalya ve Fransa arasındaki 'hijyen' ürünleri üzerinden gelişen kriz, İtalya'nın AB bayraklarını indirmesine kadar gitmişti. Ukrayna meselesi de Almanya'nın 'Batı' blokunda bir diğer 'gedik' açmasına sebep olmuştu. Anlaşılan o ki, bu 'gedik', öyle kolay kapanacak gibi değil.
Geçtiğimiz yazıda Eurovision'un nasıl Filistin bayrağını getirmenin yasaklandığı bir organizasyondan, yarışmanın tamamının 'Filistin' bayrağı ve sembolleriyle bezendiği bir yarışmaya dönüştüğünü yazmıştık. Anlaşılan o ki, Batı blokundaki gedik sadece yapısal değil, aynı zamanda toplumla devlet yani yönetenle yönetilenler arasında da açılmış.
Halk ile iktidar sahipleri arasındaki 'gedik', Batı dünyasında yakın zamanda bir sonraki yazımızın konusunu teşkil eden başka bir alanda daha kendini gösterecek gibi görünüyor. Öyle ki, yine bu alanda da Slovakya Başbakanı'nın yakın dönemdeki tasarrufu ne tesadüftür ki bu suikastın öncesine denk geliyor. Diyeceğimiz o ki, 'Slovakya Başbakanı suikasta uğradı' sıradan bir haber olmanın çok ötesinde, yeni bir Franz Ferdinand vakası olması ihtimal dahilinde.