Son günlerde Avrupa Birliği’nde herkesin yüksek sesle konuşmasa da, fısıldadığı gerçek, birliğin büyük ülkelerinden Fransa’nın ekonomik resmindeki gerileme...
Geçtiğimiz günlerde Fransız sanayinin rekabet gücü hakkında yayınlanan Gallois raporu, Fransız ekonomisi ve sanayinde alarm zillerinin çoktan çalmaya başladığını haber veriyordu.
Gallois raporu, Temmuz ayında Başbakan Jean Marc Ayrault’nun yaptığı talep üzerine EADS şirketinin eski yöneticisi Louis Gallois tarafından hazırlandı. Ve geçen hafta kamuoyunun bilgisine sunuldu.
Üstüne Cuma günü Fransız Merkez
Bankası’ndan gelen resesyon tahminleri tuz biber ekti. Hükümet doğal olarak kamuoyuna sakinleştirici mesajlar vermeye çalışıyor.
Ancak AB’de Fransa ile önemli bir motor gücünü temsil eden Almanya, bu haberler üzerine endişesini saklamadı ve Fransız ekonomisine ilişkin bizzat Alman uzmanlar tarafından bir rapor hazırlanması için kolları sıvadı. Berlin’den gelen haberler nedeniyle “Paris’in gururu incinmiş gibi” görünüyor.
Zira, Almanya’da Fransız ekonomisine ilişkin olarak süren bu yöndeki çalışmalar Başbakan Ayrault’ya sorulduğu zaman, Fransız siyasetçi, bu girişimlerden haberinin olmadığını söyledi ve haftaiçinde Berlin’e yapacağı ziyarete atıfta bulundu. Bu haberler, ister istemez, zihinlere vaktiyle Angela Merkel - Nicolas Sarkozy ikilisinin krizdeki Yunan ekonomisi için Başbakan Yorgo Papandreu’ya yaptıkları baskıyı getiriyor. Nereden nereye?
AB’de bütçe çağlağı büyüyor
Avrupa Birliği, bütçe tartışmaları nedeniyle de önemli bir çıkmazda. 2013 bütçesine dair tıkanan görüşmeler Salı gününe ertelendi.
Tabi Kasım ayının sonundaki “2014-2020 AB bütçesi” konulu özel liderler zirvesine de İngiltere’nin euro bölgesine dair itirazları ve rezervleriyle gidiliyor. Londra’da AB yanlısı bir tutum çizen Başbakan David Cameron’un aksine, “AB’den çıkalım,” önerisi getirenlerin sesleri daha yüksek çıkmaya başladı.
Hafta içinde Avrupa Parlamentosu’nda ekonomi ağırlıklı bir konuşma yapan Almanya başbakanı Merkel, uyarılarını yinelerken “İngiltere’siz olmaz” mesajı verdi.
Kriz, kurtarma operasyonlarına konu olan Yunanistan, Portekiz ve İspanya’yı gündemin arka sıralarına itecek bir boyuta geldi. Şimdi tartışmaların odağında Almanya-Fransa ve İngiltere gibi ağır toplar var. Merkel, “krizden çıkış için en az beş yıl gerekli,” derken iyimser bir tahmin yapmış gibi görünüyor. Ekonomi pek de tıkırında değil eski kıtada ve yakın bir gelecekte de düzelecek gibi görünmüyor. AB politikalarını analiz ederken, bu gerçeği bir saniye bile akıldan çıkarmamak gerekiyor.
Ölümle vurmak
Açlık grevleri 60’lı günleri geride bıraktı. Eylem bugün sona erse bile fiziki sonuçları devam edecek. İnsanın sessiz kaldığı anlardan biri... Bedenini ortaya koymuş yüzlerce insanın sağır edici sessiz çığlıklarının ortasında söylenecek söz bulunmayan anlardan...
İnsan yaşamının kutsallığını düşünürken, hafızam beni on iki yıl öncesine götürüyor.
İçerinden patlama ve kurşun seslerinin geldiği bir cezaevinin yanındaki terk edilmiş işçi barınağına gidiyorum.
Adına “Hayata Dönüş” adı verilen operasyonu Çanakkale Cezaevi’nin hemen yanında izlemiştim. Tutuklu ailelerinin arasında...
Operasyon sırasında 5000’e yakın gaz bombası atılmıştı cezaevine.
Bir avuç ve hepsi de o binlerce gaz bombasını yüreklerinde hisseden anneler babalardı.
Tek arzuları çocuklarının burunlarının kanamamasıydı. Oradan sağ salim çıkmalarıydı.
Anaların acı dolu bakışlarında kaybolmuştu ötesi, berisi, gerisi...