Avrupa'da yükselen aşırı sağcı hareketler hakkında bu köşede yazmıştım. Bu yıl daha çok yazı kaleme alacağız belki. Fransa'da başlayan olaylar Belçika, İsviçre gibi ülkelere de sıçradı.
Fransa asimilasyonist politikalar uygulayan bir ülke. Fransız vatandaşı olmak için üç kuşak o ülkede olmanız da yetmiyor. Fransız aklı Afrika kökenli bireyi kendisiyle aynılaştırmak istiyor ancak buna rağmen yine de ayrımcılık yapıyor.
Fransa'da 2005, 2018 ve 2023'te yaşanan sokak olayları hem polisin hem de varoşlardaki kitlelerin şiddete eğilimli olduğunu gösteriyor.
Ülkede yükselen aşırı sağcı Ulusal Cephe neredeyse ikinci parti olarak çoğunluğu ürkütüyor. Birçok ülkede yükselen aşırı sağcılığın tarihsel arka planı olduğu bir gerçek. Yabancı karşıtlığı, İslam karşıtlığı gibi tutumların toplumsallaşması ve siyasal zeminde kendini göstermesi bir derece anlaşılabilir ancak bu hareketler dış aktörler tarafından da desteklenebilir.
Avrupa'da artan ABD nüfuzuna karşı sessiz kalan kitleler var. Euro bölgesinde yaşanan krizler ve Doğu Avrupa'nın sisteme dahil olması birçok ülkeyi huzursuz etti. Akdeniz Avrupası hoşnut değil. Özellikle 2008 krizi ve Pandemi döneminde devletlerin bencilliği/acziyeti Avrupa idealini söndürdü.
Ukrayna-Rusya savaşının etkileri Avrupa'da hissedilir boyuta ulaştı. Enerji maliyetleri ve Ukraynalı göçmenlerin kıtaya yayılması aşırı sağcıları daha da dinamik hale getirdi.
Avrupa'da birçok ülkede siyasi arenada liberaller, sosyal demokratlar/sosyalistler, yeşiller ve aşırı sağ partiler var. Aşırı sağcı partilere karşı diğer partilerin koalisyonu ile hükümetler kuruluyor. Kırılgan ve zayıf hükümetler güçlü liderler çıkartamıyor. Kıtaya yön verecek lider yoksunluğu ister istemez ABD'nin nüfuzunu artırıyor. ABD ise kıtaya daha çok sıvılaştırılmış gaz ve silah satarak ekonomik sorunlarına çözüm arıyor.
Fransa'da olanlar yalnızca ırkçı polise karşı bir isyan mı yoksa uluslararası aktörler devrede mi birlikte göreceğiz. NATO'nun beyin ölümünden söz eden Macron'un bir zamanlar Avrupa Ordusundan söz ettiğini hatırlıyoruz.
Fransa'da yaşananları Rusya-ABD geriliminden ayrı düşünemeyiz. Afrika'da rekabet eden ülkeler var. Çin ve Rusya Afrika'nın inşasında yeni aktörler. Fransa eski alışkanlıklarla bu coğrafyada nüfuzunu sürdürmek ve iktidarlar üzerinde otorite kurmak istiyor. Ayrıca Fransa'nın Batı ittifakına hiç sorgusuz destek vermesini isteyen ABD-İngiltere hattı var..
Avrupa'nın istikrarı bizim için de önemli. Orada yaşanacak kaos buraya da sıçrayabilir. Nitekim göstericilere karşı Fransız aşırı sağı sokağa çıktı ve taraflar çatışmaya başladı.
Fransa'da yaşanan olayları buraya taşımak isteyenler var ki bunu açıkça dillendiriyorlar. Türkiye'de yabancı karşıtlığıyla meşgul politikacılar boşuna türemedi. Üstelik Suriyelileri düşmanlaştıran söylemleri ana muhalefet partisine zerk edecek kadar da ileri gittiler.
Türkiye, Şam yönetimi ile dörtlü masada çözüm ararken içerdeki aktörler Suriyelileri hedef gösteriyorlar. Ankara'nın masada elini zayıflatacak bu tutumlar bir politika yapma biçimi olamaz. Olsa olsa YPG'yi silahlandıran ABD'nin, İran'ın veya Suriye'nin çıkarlarına hizmet etmek olabilir. Masada kazanmanın yolu sahaya hakim olmaktan geçiyor çünkü.