Unutmayalım, şu gerçeği çok iyi görelim, eğitimde en ileri adımları atan ülkeler ekonomide daha da ileri adım atmış olacaklar, daha hızlı büyüyecekler, halklarına daha fazla refah üretecekler.
Eğitimde ileri adım da bizim senelerce yaptığımız gibi eğitim süreçlerini bir şartlandırma süreci değil, tam tersine eleştirel düşünce süreci olarak görmekten geçiyor.
Eğitimi hala bir şartlandırma süreci (andımız gibi) olarak gören zavallı ülkeler bu yanlış tercihin faturasını çok ağır ödüyorlar, bu fatura önümüzdeki senelerde daha da kabaracak.
ABD zaten bu kategorinin dışında, yükseköğretimde (lisansüstü) tartışılmaz bir üstünlüğü var, bu üstünlük de ekonomik performansta kendini gösteriyor, ekonomik ve teknolojik (bilim üretme) üstünlük de askeri üstünlüğe yansıyor, vs.
Bazı ülkeler ise, eğitim-öğretim geleneklerine, önemli bir bölümü çok parlak olmayabilir, çok sıkı bağlı ülkeler, çağın bilgi kavramında yaşanan büyük dönüşümü ile gelenekler arasında bir denge kurmak istiyorlar ve denge (!) arayışı bazen komik sonuçlar da vermiyor değil.
Bu son gruba giren ülkelerin en başlarında hiç kuşkusuz Fransa geliyor, eğitim-öğretim sektöründe çok büyük başarıları var, mesela lisans süresini üç seneye indirdiler, bu büyük bir başarıdır, fırsat eşitliğine dayalı ama çok elitist okulları var, devlet mekanizmasını bu okullarla çeviriyorlar, bilim üreten merkezleri var, lise diplomaları (bakalorya) çok düzeyli, yurttaşlık eğitimini burada veriyorlar, Toulouse örneğinde olduğu gibi pilot ve üst düzeyde küresel rekabet gücüne sahip üniversiteleri var, vs.
Ama aynı zamanda toplumda bilgi çağına bir uyumsuzluk da var, Paris’in üniversite mahallelerinde bir kafede “internet bağlantınız var mı?” diye sorduğunuzda Leo Ferre çalan kafenin sahibi size hayretle ve biraz da kızgınlıkla olumsuz yanıt verebiliyor çünkü internet onun için hala bir dejenerasyon simgesi olabiliyor.
Ama bu Fransa anlı şanlı büyük profesörlerin verdiği geleneksel anfi derslerinden vazgeçiyor, artık bu kalabalık sınıflara verilen ve fransız üniversite sisteminin temelini oluşturan “majistral” diye adlandırılan bu dersler internet üzerinden verilecek.
Fransızlar bu alanda gecikmiş bile olduklarını itiraf ediyorlar, bu kurumların, Fransa’nın oluşumunda büyük rol oynamış bu yükseköğretim kurumlarının artık mevcut yapılarını değiştirmek zorunda olduklarını en yetkili kişilerin ağzından, mesela Yükseköğretim Bakanı’nın ağzından dile getiriyorlar.
Burada küçük bir parantez açıp, bu bakanlık, Yükseköğretim Bakanlığı için de bir-iki şey söylemek istiyorum; bizde neden bir Milli Eğitim Bakanı var da, yükseköğretim bir bakanlığa ya da doğrudan MEB’e bağlı değil?
YÖK gibi güya siyasi olmayan bir kurum marifetiyle yükseköğretimi siyasetin denetimine kapatıyoruz, yükseköğretimde, bu da bir kamu hizmeti olarak görülüyor ise, öğrenci harçları sıfırlandığına göre böyle, yaşanan başarısızlıkların siyasi sorumluluğu kime ait olacak.
Türkiye, HEMEN, YÖK’ü kaldırıp, yükseköğretimi MEB’e ya da yeni kurulacak bir Yükseköğretim Bakanlığı’na, üniversiteleri daha özgür kılarak, bağlamalı, demokratik bir ülkede başka türlüsü düşünülemez.
Dönelim yine Fransa’ya; Fransa yükseköğretim sürecinin lisans halkasını, her geçen gün önemi azalıyor, önce üç seneye indirdi, şimdi de o ünlü büyük anfi derslerini, en “baba” hocalar verirlerdi bu dersleri, internet üzerinden verilen derslere çeviriyorlar zira üniversitelerin lisans aşamasının meslek veren süreçler olmadığını çok net gördüler, darısı bizim başımıza.
ABD’de ise lisans hala dört sene çünkü bu ülkede liseler Fransa’ya oranla çok daha kötü, bu ülkede de yükseköğretimin lisans aşaması her geçen gün önemsizleşiyor, Harvard’ı Harvard yapan süreçler hep lisansüstü aşamalar.
Türkiye’de ise hala ve maalesef hala üniversite dendiğinde insanların aklına önce dört yıllık lisans aşaması geliyor, master ve doktora aşamaları bizde zaten her yerde çok dandik.
Yapmamız gereken özel ve kamusal kaynakları lisans aşamalarından hemen lisans sonrasına kaydırmak, lisans sürecini üç seneye indirmek, dersleri üniversitelerin lisans aşamalarında internet derslerine çevirmek, üniversite çağındaki tüm lise mezunu nüfusu bir lisans programına kaydetmek ve mezun etmek.
Daha nitelikli öğretimi de, gereğinde tümüyle yabancı hocalar istihdam ederek, lisansüstü aşamalarda gerçekleştirmeye çalışmak.