Kafkasya tarihini incelediğimizde, derin Fransa'nın hep oralarda boy gösterme gayretini görüyoruz.
Hiç vazgeçmedi!
Rusya'nın hinterlandına, Osmanlı coğrafyasına, Moğolistan dahil, kuzeye kadar yayılma gayretini; hep biliyoruz.
Afrika'da hüsrana uğramış durumda olması, yeni alanlara ve elindekine sonuna kadar sarılmaya mani değildir.
Türkiye'nin gönül coğrafyasına musallat olması, Rusya ile ölümüne yarışa girmesinin tek nedeni vardır.
Fransa sömürge olarak gördüğü coğrafyalar olmazsa, değil küresel aktör; bölgesel faktör bile olamayacağını çok iyi biliyor.
Rusya'nın karşısına dikilme gayretini de, sözde Ukrayna temeli gözükse de, aslında Rusya'dan koparmak istediği ekmek teknesi olduğunu görmekteyiz.
Enerji hatları, ticaret yolları, tarım bölgeleri, su kaynakları ve yeni pazarlar...
Ermenistan'ı durmadan tahrik etmesi, Rusya'ya kışkırtma gayretinin altında yatan neden açık ve nettir.
Kafkasya'yı istikrarsız bölgeye dönüştürme isteği, giderek ölümüne mücadeleye dönüşmüş olarak karşımızda.
Afrika'da, Kuzey hattında, Ortadoğu'da, Kafkasya'da her yerde meydan okumaya soyunmuş olarak görmemiz, Fransa'nın ABD adına meydan okuduğu kadar, bu gayreti karşılığında paylaşımda almak istediklerini fazlalaştırma niyetinde.
Türkiye üzerine terör örgütlerini desteklemesi, iç siyasetine çeşitli yöntemlerle müdahil olmak istemesi de, büyük tabloda ciddi parantezdir.
Ermeni temasına sarılması, sözde soykırım yalanlarına destek çıkması, dün olduğu kadar, bu gün de kullanışlı malzemedir.
Gaye açık; kendi çıkarları için Ermenistan'ı kışkırtmak, PKK'ya siyasi destek vermek, Ukrayna'da Rusya karşıtı eylemlere artık askeri anlamda müdahil olma hevesleri, asla küresel sistemin düzeni için değildir.
Evet, sözlere bakarsak. "Hukuk, adalet, insan hakları..." diye bağırdığını hep duyacağız. Muradına ulaştığında ise, açık olan şey şudur; yeni yüzyılda kendine özel pozisyonu için savaşı gözüne almış duruyor.
Sıcak çatışmaya girecek kadar cesareti ve gücü yok ama elindeki tüm kozları Rusya karşıtı eyleme dönüştürmeyi bırakmayacaktır.
Bunu yapmak zorunda. Aksi taktirde esas patron ABD'nin küresel dizaynda çalışmaları karşılığında, yer ve pozisyon kapamayacağından korkuyor.
İşte esas telaşı da budur!
Macron gibi yeni nesil Batılı siyasetçi tiplemeleri ise, uzun vadeli siyaset yapma kabiliyetinden mahrum oldukları için, ABD eksenli küresel siyaset dizaynı için kullanışlı profildir.
Bakalım bu telaş, Fransa'yı ne kadar ileriye götürecek. Veyahut ne kadar oyuncak edebilecektir.