Fenerbahçe ile G.Saray arasındaki büyük puan farkına rağmen, maçın beklenenden de gerilimli geçmesi; rekabetin düşmanlığa dönüş sürecinin sonucudur. Mücadelenin, yeşil çimler üzerinde değil de; sanki zımpara kağıdı üzerinde oynanıyormuş gibi tahriş ve tahrip edici görüntüsü, çok üzücü... Özellikle Melo ve Emre gibi dinamit lokumlarının varlığı, zaten oynadıkları her lig maçını havaya uçurmaya hazır halde tutuyor.
Bu tür agresif futbolculara yönelik limitsiz hoşgörü, onları zamanla dindireceği yerde daha da azmalarına yol açıyor. Tümer Metin dünkü yazısında “Kovun bunları” diyor. Ben de ona katılıyorum ama, biliyorum ki kovmak yerine daha da yüceltilecekler... Türkiye’de “Yetenekli futbolcuları korumak lazım” diye, terbiyesiz oyunculara arka çıkılmasını savunan yersiz bir görüş var. Çılgınların daha da çıldırması bu yüzden... Onları her koşulda koruma altına alacak bir sistem var.
Bu döngü kırılmalı...
***
Her iki takımın teknik ekibi ve yöneticileri, sürekli maraz çıkaran, olay çıkaran, maçları gerilime sokan bu ikiliye gerekli gözdağını (Hatta cezayı) veremiyor mu?
Bence, kulüpler gerilimden medet umuyor. Onların böyle olması, belki ekmeklerine yağ sürüyordur. Yoksa Melo’nun sürekli çılgın, saldırgan ve hep öfkeli kalması mümkün olur muydu?
Bana sorarsanız; yeteneği ne olursa olsun ve kulübüne katkısı ne denli yüksek olursa olsun, bu tür anarşist ruhlu insanlar derhal tasfiye edilmelidir. Çünkü bu futbolculara yönelik gösterilen her türlü hoşgörü, onları sakinleştirmek yerine daha da salgınlaştırıyor. Ama biz toplum olarak, arıza insanlara yönelik garip bir ilgi içindeyiz. Gerçek arıza biziz..
Kendimiz ıslah olmadığımız sürece, sorunlu futbolcuların ruh sağlığına kavuşacağı yok. Melo ve Emre gibiler, bu bozuk düzen içinde hep gündemde kalmaya ve daha da azmaya devam edeceklerdir.
Kabahat onlarda değil, onların cesaretlerini arttıranlarda!