Çocukluğumdan beri askeri bölgelerin duvarlarına yazılan “Fotoğraf çekmek yasaktır” yazısı ilgimi çeker.
Muhtemelen askeri birliklerin kenarında geçerli bu fotoğraf çekme yasağı eski tip casuslara karşı bir önlem olarak düşünülmüş bir zamanlar.
Şimdi ise uydular var, google var, başka mekanizmalar var, eloğlu uzaydan senin elinin üzerindeki tüylerin resmini büyük bir netlikle çekebiliyor.
Ancak, bizdeki bu fotoğraf çekme yasağı sürüp gidiyor, hiçbir Milli Savunma Bakanı’nın, Genelkurmay Başkanı’nın aklına bu komik duruma bir son vermek gelmiyor.
O askeri birliklerin içinde neler olduğu malum, resmini çekmeye değer ne vardır, bu bilinmez ama kanımca resmi çekilmeye en aday görüntü bu “Fotoğraf çekmek yasaktır” yazısıdır.
Bunun gibi durumlar beni hep rahatsız etmiştir çünkü iyi bir yurttaş olarak kamu otoritesini temsil eden birilerinin komik duruma düşmesi beni üzer.
Şimdi gelelim ana konumuza, twitter’ın yasaklanması ya da engellenmesi konusuna.
Meselenin bir siyasi boyutu var, bu malum, ama bir de teknoloji boyutu var.
Bu konuda da kamu otoritesinin, yukarıda iyi bir yurttaş olduğumu ya da olmak istediğimi söylemiş idim, ister Başbakanlık, ister Ulaştırma Bakanlığı, ister TİB olsun, bu çağda “Fotoğraf çekmek yasaktır” diyen askerin çaresizliğine, komik durumuna düşmesini istemem doğrusu.
Teknolojiyle, üstelik enformasyon teknolojisiyle uğraşmak hayırlı bir iş değildir, zira mağlubiyet mukadderdir.
Perşembe gecesi birileri twitter’a yasak getirdi ya da engelledi, kanımca ayırım hiç önemli değil, bu önlemin etkinliği sıfır mertebesinde oldu.
Perşembe gecesi her zamankinden daha fazla insan twitter’a girdi, daha fazla twitter mesajı gönderdi.
Yasak koymak ya da engelleme yapmak isteyen kamu otoritesi de bence çok zor bir duruma düştü zira uygulanamayacak, üstelik teknolojik nedenlerden uygulanması adeta olanaksız yasaklar, engellemeler kamu otoritesini güçsüz gösteriyor, laçkalaştırabiliyor.
İnternet dünyası yeni bir dünya, kuralları, hukuku çok farklı olacak, hatta bir hukukunun olup, olmayacağı bile çok kuşkulu.
“Olağan ortamlarda suç olan bir şeyin sanal ortamlarda da suç olması gerektiği” düşüncesi ilk duyduğunuzda kulağa hoş gelen bir ifade ama bu yeni sanal, teknolojik ortamlar suçun tanımlanmasına izin verirken suçun işlenmesine ve suçlunun teşhisine ve yakalanmasına olanak vermiyorlar ve vermeyecekler ise ne olacaktır?
Herkesin, özellikle de kamu otoritesinin bu sorunun cevabını iyi düşünmesi şarttır.
Şunu aklımızdan çıkarmayalım, kamu otoritelerinin alacağı her önleme karşı internotlar çok daha etkin, çok daha mükemmel karşı hamleler her zaman geliştireceklerdir.
Allah kimseyi, hele kamu otoritesini, casuslara karşı askeri birliklerin sırlarını muhafaza edebilmek için fotoğraf çekme yasağı koymak isteyen komutanların durumuna, çaresizliğine düşürmesin.
Galiba en iyisi herkesin, en başta da devletin, bu yeni dünyanın, internet dünyasının kuralsız, hukuksuz bir dünya olabileceği fikrine kendini yavaş yavaş alıştırması.
En çaresiz durum yasalaştırılan hukukun uygulamasının olanaksızlığıdır muhtemelen.
İnternet dünyası çok yeni bir dünya, bu dünyayı, bu dünyanın hukukunu eski dünyamızın kavramlarıyla ele alırsak traji-komik durumlara düşebiliriz hepimiz.