Türkiye bundan dokuz ay önce niyetlendiği bir operasyonu dün itibariyle gerçekleştirmeye başladı. Rus uçağının ısrarla hava sahamızı ihlali sonucu vurulduğu günün hemen öncesinde bu konu konuşuluyordu. Uçak vuruldu ve Türkiye Suriye’de eli kolu bağlı hale geldi.
Sonuçta Türkiye, DAEŞ mevzilerinden atılan roketlere karşı da PYD’nin hakim olduğu bölgeden mühimmat ve terörist girişine karşı da etkin mücadele edemedi. Dahası sınırımızı koruduğunu, askerimiz olduğunu zannettiğimiz FETÖ’cüler hiçbir şey yapmadılarsa DAEŞ ve PYD-PKK geçişlerine göz yumdular ve bu sayede hem ciddi bir güvenlik açığına hem de “Türkiye DAEŞ’e yardım ediyor” algısının oluşmasına yol açtılar.
10 ay önce gerçekleşemeyen harekatın bugün gerçekleşebiliyor olması gecikmiş gibi gözükse de aslında daha iyi. Çünkü askerin içine sızmış olan FETÖ teröristlerini temizlemiş olarak gerçekleştiriyoruz bu operasyonu. Aksi takdirde operasyon dediğimiz şey ihtimal ki “misliyle vurduk” yalanından ibaret kalabilirdi.
***
Çarşamba, sabahın erken saatlerinde başlayan Fırat Kalkanı Harekatı ile Türkiye, ilk planda Cerablus’u DAEŞ’ten temizlemeyi amaçlıyor. Fakat operasyonun adının da işaret ettiği bir şey var; Fırat Kalkanı Harekatı aynı zamanda PYD ilerlemeciliğinin de önüne geçecek ve PYD’yi Fırat’ın doğusuna geri çekilmeye zorlayacak. Şu haliyle koalisyonun da harekata desteğini açıklamış olması önemli. Rusya ve İran’ın da fiili itirazı yok. Türkiye ise başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere yetkili ağızlardan, güneyimizde de fakto bir duruma göz yumulmayacağını ve harekatın tehdit unsuru olan “DAEŞ ve PYD’ye yönelik olduğunu” ifade etti.
***
PYD’nin Fırat’ın batısına geçmemesi Türkiye’nin kırmızı çizgisi. Bu şart ABD’ye defalarca iletildi. Menbiç operasyonu, ABD’nin “PYD güçleri geri çekilecek” sözü ile yapıldı. Menbiç DAEŞ’ten temizlendiğine göre PYD’nin “Fırat Kalkanı” ile karşılaşmadan doğuya çekilmesi kendi hayrına gözüküyor.
Fırat Kalkanı Harekatı, Afrin ve Kobani’yi birleştirmek ve böylece Türkiye’nin güneyinde bir “PYD devleti” kurmak hayalini suya düşürüyor. PYD ise 2013’ten beri bu hayali kuruyor. DAEŞ ile mücadele kisvesi altında Arap ve Türkmen bölgesindeki demografiyi bozarak işgalci bir güç gibi davranmaya başlaması bundan.
Sadece Türkmen ve Arapları değil PYD’ye muhalif Kürtleri de kendi planına engel gördü PYD. Bu yüzden de ya öldürdü ya sürdü. Kendini Ortadoğu’nun tek seküler unsuru gösterip Batı dünyasında hüsnü kabul görmeyi de başardı. Batı zaten PYD’yi tıpkı DAEŞ gibi Suriye’yi parçalama aparatı olarak gördüğünden her şartta destekledi. Çoğunluğunu Arap ve Türkmenlerin oluşturduğu Tel Abyad’ın PYD marifetiyle Arapsızlaştırıldığı, Türkmensizleştirildiği biliniyor. ABD buna rağmen bir kaç göstermelik uyarı dışında PYD’ye “Aslansın kaplansın” demeye devam etti.
***
Bugün ise artık başka bir evredeyiz. Türkiye hem 3-5 aydır başlattığı yeni diplomasi ile hem de 15 Temmuz’u atlatabilmiş olmanın rahatlığıyla Suriye’de çözümü de yakınlaştırabilecek ama en azından kendisi için olmazsa olmaz dediği güvenlikli sınırı sağlayabilecek hamleyi yapıyor.
Türkiye DAEŞ’e vurdukça Türkiye’yi DAEŞ’e yardım etmekle suçlayanlar feryat ediyor. Avrupa Birliği’nden itiraz sesleri yükseliyor, CHP kara harekatına taraf olmadığını açıklıyor. PYD’li Müslim neredeyse DAEŞ ile dayanışma içine girecek...
“Dünya vatandaşı” Batıcı aydınlarımız da çok müteessir olmuşlar operasyondan. Onlar da harekatı “yapı söküme” uğratmaya çalışıyorlar. “Fırat Kalkanı” adından yola çıkarak “etimo-faşizm” halleri falan tespit ediyorlar.
Türkiye’ye dışarıdan bakanlar hemen kendini belli ediyor...