Koca koca yazarların, akademisyenlerin, sözümona entelektüellerin düştüğü durum insanı ister istemez üzüyor! Kelli ferli yani şanlı-şöhretli, kudretli-etkili adamlarFETÖ kapsamında darbeye destekten gözaltına alınıyorlar. İnsanı üzen, hukuksuzluk iddialarından dolayı hukukun bunlardan hesap sorması değil elbette... Herkes kanun önünde eşittir ve ciddi iddialar söz konusuysa yargı önünde hesap vermek durumundadır. İnsanı üzen, akıl ve rasyonalite sahibi olması gereken generallerin, akademisyenlerin sahtekar bir softanın sözüyle hareket etmesi veya onunla ilişkilendirilmesi...
FETÖ’nün asli ekibinde görülmedikleri halde o faaliyetlerin parçası olarak yargılananların düştükleri durum iki açıdan ibretlik... Birincisi FETÖ gibi darbeye teşebbüs eden ve kendi halkını katleden bir örgütün destekçisi olma gibi vahim bir iddiayla suçlanmaları...Ömrü boyunca demokrasi havarisi geçinmişler ama halkın meşru iktidarının cunta kalkışmasıyla devrilmesine en basit tabirle alkış tutuyorlar. Düşünceyle uğraşan ve demokrasiden dem vuran bir insanın ömrünün sonunda darbeci-cuntacı yaftası yemesi çok hazin...
İkincisi de laik görünümlü tiplerin veya okumuş-yazmış adamların sümüklü bir sahte hocanın müridi pozisyonuna düşmeleri...
Nazlı Ilıcak’ın Can Erzincan kanalında yaptığı programda darbe çağrışımı yapan ‘yine yeşillendi fındık dalları’şarkısını düğün bayram edasında söylemesi gerçekten ibretlik... Ahmet Altanbu programdaki sözleri sebebiyle gözaltına alınıp adli kontrolle serbest bırakıldı. Elbette orada konuşulanları yargılama makamı biz değiliz bağımsız mahkemelerdir. Ama bizim bazı söylemleri eleştirme hakkımız var. Altan’ın programda üzerine basa basa söylediği ‘AKP gidecek’sözü gibi... Peki, yüzde 50 oy alan bir parti bir anda nasıl gider? Ortada seçim falan yok, bunlar AK Parti’yi götürmüşler de ardından nasıl bir restorasyon yaparız onu konuşuyorlar. Altan’a göre Erdoğan’ın tek ustalığı seçim kazanmayı bilmesi... Yani halkın gönlünü kazanan başarılı bir siyasetçi değil sadece seçim kampanyasını iyi yapan bir siyasal iletişimci... Eğer mesele kampanya yapmak olsaydı, dünyanın en iyi siyasal reklamcıları her ülkede başbakan, cumhurbaşkanı olurdu.
Neymiş efendim ‘Erdoğan, Türkiye’yi rehin almak istiyormuş’, ‘meşruluğu yokmuş’, ‘hırsızmış, yolsuzmuş’. Bu sözü söylediği kişi, halkın desteğine sahip olduğu kadar siyasi ve hukuki meşruiyete de sonuna kadar sahip olan, her seçimde millete hesap veren bir kişi... Psikolojik harekâtının parçası oldukları örgüt ise kayıt dışı, hiçbir meşruiyeti olmayan, hastalıklı, habis ve hayalet bir yapı.Milletin hayır duygularını istismar edip bavul bavul para kaçıran, öğrencilerin sorularını bile çalmaya tenezzül eden bir hırsızlık şebekesi... İşadamlarından sporculara kadar her kesimi tehdit eden, herkesi dinleyen, fişleyen, kumpas kuran bir şantaj çetesi... Sadece Türkiye’yi esir almaya çalışmakla kalmayıp kendisine inanların bile ahiretini rehin alan bir özgürlük düşmanı...
Altan’ın bu kadar vahim ve açık bir tabloyu görmemesi ve eleştirmemesi elbette eleştirilmeyi hak ediyor. Bu eleştirileri hedef göstermek veya suçlamak için yapmıyoruz, eleştirilmeyi hak ettikleri için yapıyoruz.
Kahramanlık, bileğini bükemediğiniz adama karşı darbecilerin omuzundan ateş etmek, onun kirli oyunlarla ekarte edilmesinden medet ummak değildir. Güya özgürlük savaşçısı gibi ahkam kesiyorlar. Ama terör örgütüne dönüşen bir sözde cemaatin demokrasi ve hukuk karşıtı eylemlerine ses çıkaramıyorlar.
İleri sürdükleri düşünceler temelsiz, değirmenine su taşıdıkları yapı hastalıklı...
Hele üsluplarının kabul edilecek tarafı yok.
Bizimle ilgili söyledikleri sözler, kişilik suikasti yapan basit adamların edeceği türden...
Kumpas lafım çok ağırlarına gitmiş. “Bir çocuk vardı Yalçın Akdoğan, başbakan yardımcısı, gel oğlum diyecekler hesap soracaklar kumpas lafından dolayı” gibi şeyler söylüyor Ahmet Altan.
Bu kumpas ifadesinin vampirin kalbine saplanmış yağlı kazıkgibi bir etki yaptığını biliyorum FETÖ’cüler üzerinde. Bir dönemin etkili bir polis şefi, ‘bir kelime ile bütün oyunu bozdu’ diye ateş püskürüyordu. Anlaşılan Altan da bir kelime ile güzelim tezi yalan olanlardan. Oysa bu sözümle ne kastettiğimi defalarca yazdım.
Bir gazeteci olarak, başka bir gazetedeki köşe yazısında geçen bir kelime sebebiyle başka bir yazarı hedef gösteriyor, had bildiriyor. Evet, FETÖ’cü hainlerin rüzgârıyla şişirdikleri çadır tiyatroları gerçekten battı. Milletin nezdinde itibar kaybına uğramak, her türlü mahkemenin vereceği karardan daha etkilidir.