Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun tespitlerini haber yapıyoruz ama “özünü” basın ve kamuoyu olarak tam olarak idrak edebiliyor muyuz?
Çok açık yazayım; bence edemiyoruz! Konuyu araştıranlar dahil hepimiz “Türkiye’nin düştüğü durumun” ana sebebi olan “finansal vurgunu” atlayıp sadece ve sadece “askeri kısmına” takılıyoruz!
Sevgili dostlar, “Türkiye’de darbe süreçlerindeki muhtemel finansal suçların uzmanlarca incelenmesi halinde çok önemli sonuçlara ulaşılacağını” yıllardır savunan ve kamuoyu ile paylaşan biri olarak gelinen noktada şunu söylemek istiyorum; atılan adımlar, yapılanlar ve çıkan ilk sonuçlar Türkiye adına umut verici ama asla yeterli değil! Daha suyun üzerindeki “kısmı” görmeye başladık, “suyun altında” milyarlarca dolarımızın çalındığı ana yapı duruyor!
Sevgili dostlarım, baktığımız resimde görmemiz gerekenler sadece kamu odaklı olmamalı! KAMU BANKALARI işin kolay kısmı. Bankacılık “sermaye koyma” ilkesinden çok “vatandaştan para toplama yetkisinin Devlet tarafından emanet edilmesi” gerçeğine dayanır! Son 32 yılda özellikle 1980 sonrası yapılan vurguna bakarken “özel bankalar” da “kamu gücünü” kullandıkları bilinci içinde incelemeye alınmalı ve resmin bütününe bu mantıkla bakılmalıdır! Örnek; bir banka vatandaştan topladığı mevduatı “kredi” adı altında başkalarına “plase ediyorsa” ve orada “işbirliği, kötü niyet, verilen mevduat toplama yetkisini suistimal varsa” kamu kaynaklarının yanlış kullanılmasından bir farkı kalmaz! Orada da kullanılan “kamu gücü” ve “vatandaşın kaynaklarıdır”!
Sonuç 1: Türkiye’de “darbe süreçlerindeki” BÜYÜK SUÇLAR “finansal kozmik odalarda” işlenmiş olup, bu odalara girilmeden bu süreçler sona ermez! Bugün yapılan bu odalara girmek değil önünde dolaşmaya başlamaktır!
Sonuç 2: Bu odaların bir kısmı o dönemlerde “kamu bankalarında” kurulmakla birlikte statüsü “kamu mu özel mi” olduğu belli olmayan bazı özel bankalar çok dikkatli incelenmelidir.
Sonuç 3: Sebep-Sonuç denklemlerine dikkatli bakılırsa, bu suça medya yoluyla ortak olanların, zemin hazırlayanların, askeri kışkırtanların beslendikleri kaynağın “aynı olduğu” rahatlıkla görülebilir. Tekrar ediyorum; statüsü “ne olduğu belli” olmayan ve mevduat toplama yetkisi kullanan kurumlar “iki kez mercek altına” alınmalı ve konuya bir de bu açıdan bakılmalıdır!
Sonuç 4: Türk Bankalarının, kamu veya özel fark etmez, yurtdışı özellikle Frankfurt şubelerinden verilen krediler tek tek incelenmeli ve orada ortaya çıkan ilişkiler “finansal odalara” kadar takip edilmelidir.
Sevgili dostlar, “askeri girişimler” sadece bir zincirin görünen uç kısımları olmakla birlikte, bu yapıyı harekete geçiren ana “mekanizmalar” tespit ve tahrip edilmedikçe, o zincirler her zaman yeniden kurulur. Askeri hareketi “olamaz” hale getirmek yani” artık darbe olmaz” demek mümkün değildir. Finansal Kozmik odalar varlığını koruduğu sürece her zaman “hırsızlık sürecinin” gölgeleme aşaması olan “askeri darbeler” teşvik edilebilir...
Sonuç 5: 1960, 1980, 28 Şubat ve “2001 finansal darbesi” gibi dönemlerin ana motoru “iç-dış yerleşik yapıların semirme hevesi” olup katledilen rejim-katledilen halk gibi dinamikler “semirenleri” etkilemez. Ülke dönüşür, yerleşik yapılar büyümüş olarak yoluna devam eder.
Son söz: 1980-1994 ve 1994-2004 arasında “finansal kozmik odalarda planlanarak” işlenen suçlar, görünen “darbe teşebbüslerini” defalarca katlar! Uzmanlık alanları “başka olan” komisyon üyelerinin “bu şeytani oyunu” anlamaları ve çözmeleri beklenemez. Vekillerden değil “uzmanlardan oluşan bir yapı kurulmalı” ve “finansal kozmik odaların kapıları” kırılmalıdır... Tekrar ediyorum; “şeytani oyun” ve konu çok derin, ancak ve ancak işi bilen uzmanlar tarafından incelenirse inanılmaz sonuçlara ulaşılabilir, aksi halde “o odalar önünde” dolaşır dururuz!