“...Bir ülkenin fiziki sınırlarını korumak yeni dünya için eskisi kadar önemli değil...”
Bu cümle bana ait değil... Çok bilinen bir “stratejistin” kitabından sadece bir alıntı...
Sevgili dostlar, daha önce özellikle bir dönem arka arkaya yazdıklarımda “siber-finansal-sağlığımız” başlıkları altında “yeni güvenlik” konseptini ele almış ve detaylı sorgulamıştık...
Bugün “finansal” olana değinmek ve özellikle 2001’de “bu kavramı algılayamayan-anlayamayan” herkese “yakın tarihimizden” detaylı örnekler vererek 2003 öncesinde yani ZİHNİYET DEĞİŞMEDEN Türkiye’nin neler yaşadığını hatırlatmak istiyorum...
Sevgili dostlar, “2001 krizi” diye algılanan ve “anayasa atıldı” gibi anlamsız bir etiketle sunulan süreç, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve kurumlarına içeriden-dışarıdan planlanıp-yönetilen bir diz çöktürme” darbesi olup, “dönemin iktidar sahipleri” başta olmak üzere birçok şahıs ve kurumun, isteyerek-istemeyerek suça iştirak etmeleri ile sonuçlanmıştır! 2001’de yaşananların “anayasa atılması” ile en küçük bir bağı yoktur! O sadece “işin paketi” olup, Türkiye “iç-dış YERLEŞİK DÜZEN” tarafından her anlamda çarpılıp, budanıp, boyunduruk altına alınmış ve “refleks göstermesi” gerekenler, finansal-entelektüel eksiklikleri ve siyasi basiretsizlikleri sonucu maalesef ağzı açık yaşananları seyretmişlerdir...
Peki 2001’de tam olarak ne oldu?
Bu ülkede neden yaşanana tam bir teşhis konamadı ve “anayasa atıldı” gibi basit bir etiketleme genel kabul gördü?
Bu noktada yaşananları bir daha hatırlayalım;
1- 1999 yılının 6. Ayından itibaren Türkiye, tarihinin en büyük para-sermaye piyasaları “manipülasyonuna” muhatap olmuş ve “AB-IMF” algılaması altında İMKB 100 endeksi 1999-6. ayından başlayarak 2000-17 Ocak sabahına kadar “dolar bazında” 9 katına kadar şişirilmiştir...
2- Bu giriş yaşanırken MB ve Siyasi Otorite “ne olduğunu” idrak edemeyerek veya etmesine rağmen “sessiz-tepkisiz” kalarak, “şişirme” operasyonuna iştirak etmiştir...
3- 2000 yılı Ocak ayında Sermaye Piyasaları “EN NOKTASINA” değerken, 17 Ocak sabahı “İÇ-DIŞ Yerleşik Düzen’in” BOŞALTMA operasyonu başlamış ve bu süreç 2001-18 Şubat sabahına kadar devam etmiştir...
4- 2000-17 Ocak ile 2001-18 Şubat arasında İMKB endeksi dolar bazında 1999 seviyesine dönüp neredeyse “9 kat değer” kaybederken, Türkiye 10 milyar dolar cari açık vererek Cumhuriyet Tarihi rekorunu kırmıştır...
5- Bu satış ve Türkiye’yi BOŞALTMA sürecinde, sermaye piyasası takası 15,3 milyar dolardan 3 milyar dolara inmiş, hazine bonosu takası da 13 ayda yarıdan fazla erimiştir...
6- EN ÖNEMLİSİ; Türkiye’den BU BÜYÜK ÇIKIŞ olurken; MB ve SİYASİ OTORİTE “sessiz-tepkisiz-eylemsiz” kalarak SUÇA iştirak etmiş ve DOLAR kurunu “dalgalanmaya bırakmayarak, sabit-lineer tutarak” manipülatörlere İSTEDİĞİ KURDAN DOLAR vermiştir!
7- Kaç liradan dolar alacağını bilen yerli-yabancı spekülatörler, Merkez Bankası nezaretinde Türkiye’nin varlıklarını “şişirme-söndürme” operasyonları ile kendi ceplerine transfer ederek Dünya tarihine geçecek BÜYÜK vurgunu gerçekleştirmişlerdir... Bu operasyonların yapılabildiği ülkelerde, yönetenlerin “finansal-entelektüel” birikimlerinin zayıf olması ve ne olduğunu anlayamayanların sessiz kalması, anlayanların da bazen maalesef iştirak etmesi en önemli detaydır!
8- İlk dalga sonrası 2001-21 Şubat öncesi bildikleri dolar kurundan (600,000’lerden) dolara geçenler, “Anayasa atıldı algılaması” ile birlikte Siyasi Otorite-Merkez Bankası nezaretinde İKİNCİL dalga hareketine başlamışlardır... 600.000’lerden aldıkları dolarları 1,350,000 üstünde satarak ANA operasyon tamamlanmıştır!
9- İşin “finansal kısmı” bitince “Siyasi Manipülasyon” başlamış ve maalesef TÜRKİYE’nin altın anahtarı “muhtar bile seçilmemiş” Derviş’e teslim edilmiştir!
10- Derviş, “Milli Bakışlar” eşliğinde 15 günde 15 yasa çıkartmış ve maalesef kendisine direnen tek isim olan Enis Öksüz’ün de koltuğunu da altından çekerek, almıştır!
11- İşin en acı tarafı, Türkiye toplumsal olarak yaşananı analiz edememiş ve işi yapanların medya yoluyla koydukları “anayasa atıldı kriz çıktı” etiketi genel Kabul görmüş ve bilincimize-bilinçaltımıza işlenmiştir!
Sevgili dostlar, 2001 dosyası “28 Şubat sürecinden ve 94 krizini tetikleyen 92 sonrası dönemden ayrı düşünülemez”! Olaya bu açıdan bakınca 2002’de taçlanarak biten dönem, 1992’de Özal’ın Kürt politikasını değiştirme denemesi ile başlamış ve 1994 krizi, 28 Şubat süreci ve 2001 krizi ile sona ermiştir!
Sonuç: 2003’ten itibaren de aynı oyunlar “küçük-büyük” ölçeklerde yine oynanmış hatta fiili darbe denemeleri bile ortaya çıkartılmıştır. 2003 sonrası ülkeyi yönetenler kararlı bir şekilde bu saldırıya karşı durmuş ve Türkiye’nin kendi ekonomi politikalarını “IMF’den de bağımsız kalarak” devam ettirmişlerdir. Bu bağımsızlaşma olmasaydı bugün “çözüm sürecimiz” başta olmak üzere, her türlü adımımız çok sert siyasi-finansal darbeler alabilirdi...
Son söz: “Finansal Güvenlik nedir ve neden bu kadar önemlidir” diyorsanız, yukarıdaki satırları bir daha ve lütfen çok dikkatli okuyun! Dünya “siber ve finansal” güvenlik kavramlarını tartışmaya devam ediyor, biz de kaldığımız yerden sorgulamaya devam edeceğiz...
Önemli not: 2003 sonrası ve özellikle 2008 sonrasında LİDERLİK öncülüğünde atılan net adımlar çok önemli! Türkiye için güvenlik bu adımlar ile öne çıkmaya başladı!