Aylık sinema dergisi Filmarası’nın Eylül sayısı ‘Türk Sinemasında Darbeler’e ayrıldı. Hazan mevsimi olan sonbahar ile uyanış mevsimi sayılan ilkbahar Türkiye’de darbeler mevsimi olarak hatırlanıyor. Kış Şubat’ı ise modifiye edilmiş bir başka darbeyle. Dosyanın Bünyamin Esen imzalı ilk yazısı “Görünmeyeni Görünür Kılmak” başlığını taşıyor ve dünya sinemasında ve Türkiye’de yapılan darbe filmlerine değiniyor. Ardından gelen Gülcan Tezcan’ın Atilla Dorsay’la yaptığı röportajda Dorsay, darbelerin ülkemiz sineması üzerindeki tesirlerini dile getiriyor. Ayşe Yılmaz, “Darbeli Palimpsest Sinema” adını verdiği yazısı, “Darbenin Sineradyolojisi”, “80’lerin Karakteristiği Kliyentalizm”, “Mahşerin Dört Atlısı: Sinema, Kadın, Din ve İdeoloji” ve “Belleği Silinen Toplum ve Yaban(cı)laşma” gibi ilginç altbaşlıklar taşıyor. Suat Köçer ve Gülcan Tezcan’ın yönetmen Tunç Başaran’la yaptıkları röportaj, darbe-sinema ilişkisine sansür bağlamında yaklaşıyor.
Dilek Karataş, “Darbelerin engel Koyamadığı Zorlu Bir ‘Yol’ Hikayesi” başlığını taşıyan çalışmasında, Yılmaz Güney sinemasının kilometre taşlarına bakıyor. Avni Özgürel, Can Gürzap, Sırrı Süreyya Önder, Şerif Sezer gibi isimlerle yapılan röportajlar da, her birinin darbe dönemlerinde kişisel olarak yaşadıklarıyla darbe zihniyetinin sinema çalışmaları üzerindeki tesirleri işliyor.
“Bir Çocuğun 12 Eylülü” adını verdiği yazısında Murat Saraçoğlu, o günlerdeki kendi tarihi tecrübesini dile getiriyor. Kamil Engin “Toplum, Türk Sineması ve 12 Eylül” makalesinde, rakamlarla 1980’li yıllarda Türk sinemasının bir portresini çiziyor. Gülsüm Kavuncu “Zincirbozan Oyunu Bozmaya Yeter mi?” başlığını verdiği yazısında, Zincirbozan filminin 12 Eylül’ü nasıl tasvir ettiğini anlatıyor.
***
Abdülhamit Güler’in “Darbe ve Dindar Sinemacılar” başlıklı çalışması, darbelerle bu kesimin sinemasında bir ilişki eksikliği olduğunu ama bu sinemanın yine de sistem sorgulaması yaptığı filmleri çektiğini belirtiyor. “Kadınlar Affeder ama Unutmaz” adlı yazısında Gökşen Aydemir, kadın sinemacıların Türkiye’deki toplumsal dönüşümler karşısındaki tavrını işliyor. Suat Köçer’in Mesut Uçakan’la yaptığı hacimli röportajda Uçakan, 28 Şubat’ın kendi sinema çalışmaları üzerindeki olumsuz etkilerinden bahsediyor. Gülcan Tezcan ise farklı bir bakış açısıyla kaleme aldığı “28 Şubat, İslami Sinema ve Yeni Sinemada Din Olgusu” makalesinde, postmodern darbenin sinemayla dini barıştırdığını ileri sürüyor. Nedim Hazar, kendiyle yapılan uzun röportajda, muhafazakar kesimin sinemayla ilişkisinin hep problemli olduğunu söylüyor. Sonra yer alan İsmail Güneş röportajında ise yönetmen, darbelerle sinema ilişkisine her kesimin gözünden yaklaşıyor. Abdurrahman Şen ise kendisiyle gerçekleştirilen röportajda, darbelerin sinemacılar ve toplum üzerinde menfi etkiler bıraktığını ifade ediyor.