YEKON’un (Yaratıcı Endüstriler Konseyi Derneği) İstanbul Kalkınma Ajansı’ndan aldığı destekle Pazartesi günü Bilgi Üniversitesi Santralİstanbul’da düzenlediği Film Endüstrisi Atölyesi’nde, Türkiye’deki film işleyişinin çeşitli açıları ele alındı. Film sanayiinin ana hatlarıyla masaya yatırıldığı toplantıda, bir Sinema Merkezi’nden Film Konseyi’ne, film platolarından sinema kanununa, film portalına dek değişik konulara mercek tutuldu. Bir filmin doğmasında fikirden gösterim aşamasına oluşan zincirde, yaratım, üretim, dağıtım ve tüketim safhalarında endüstriyi ayakta tutan dinamiklere göz atılarak, bunların oluşumundaki farklı sorunlara değinildi. Şehir bazında yerel yönetimlerin, işleyişin düzenlemesi bazında kültür bakanlığının fonksiyonları değişik bakımlardan irdelemeye tabi tutuldu.
***
Türkiye’de film yapımının kahir ekseriyetinin İstanbul’da yer aldığı vurgusu yapılarak, hala İstanbul sokaklarında film veya dizi çekenlerin yüksek işgaliyeler ödediği, bunun film bütçelerine göre bir derecelendirmeye tabi tutulması gerektiği savunuldu. Kimi yerli sinema örneklerinin ve festival filmlerinin kolayca gösterim ağına dahil olamadıkları belirtilerek, belediyelerin kurmuş oldukları kültür merkezlerinin bu yönde kullanıma daha fazla açılmalarının gerekliliği ortaya kondu. İstanbul’da film platosu yetersizliği dile getirildi, eski bina ve eski sokakların hemen hiç kalmadığı ifade edilerek, eski şehir görüntülerinin üç boyutlu olarak bir imge bankasında toplanılarak dönem filmi çekmek isteyenlerin hizmetine sunulmasının gerektiği bildirildi. Şu an sadece Beykoz, Kılıçlı’da bulunan 300 dönümlük platolarda, işleyişin tam kullanıma açılmamasından dolayı sınırlı bir hizmet verilmekte, kimi dizilerin bazı bölümleri burada çekilmektedir. Bir diğer plato girişimi ise Kemerburgaz civarındadır ama hayata geçmemiştir.
Öte yandan, artık alışveriş merkezlerinde sinema salonları vaki olmalarından dolayı semt sinemaları nerdeyse yok denecek kadar azalmış, sinemaya gitme tecrübesi birçok açıdan bir tüketim ilişkisi çerçevesine girmiştir. Avrupa yakasında 600, Asya yakasında 85 salonun olduğu belirtilerek, bunların da bir dağıtım oligopolünün elinde olduğu belirtilerek, kimi nitelikli filmlerin çok az sayıda kopyayla gösterime girdikleri söylenmiştir. Belediyelerin çekilecek filmlere destek sağlaması gerektiği vurgulanarak, kurulacak Film Konseyi’nin, İstanbul’da çekim yapacak yabancı yapımcılar için ekip kontaktları, ekipman imkanları, çekimi düzenleyen kıstasların belirlenmesi, gümrük şartları, dış çekimlerde yılın farklı zamanlarında ışık, güneş açıları, lokasyon fotoğrafları gibi konularda işlev göreceği ileri sürüldü. Konseyin Ankara’dan bağımsız, daha az bürokratik bir yapı olması gerektiği ve İstanbul’da film çekmek isteyen herkesin bilmesi gereken her şeyi ihtiva eden bir kapsamda olmasının önemi ortaya kondu.
Film sanayiinin mevcut meselelerinin yanında bir o denli de etik sorunların olduğu kabul edilmeli. Semt salonlarının azaldığı, ailelerin sinema alışkınlığının hemen hemen kaybolduğu ya da çocuk filmleri veya belli filmlerle sınırlı kaldığı olgusu vurgulansa da, filmlerde seyirciyi rencide edecek görüntü ve ses unsurlarının varlığı iç acıtıcı olmaya devam etmektedir. Aynı şekilde, ilçe belediyelerindeki kültür merkezlerinin böylesi sürekli gösterimlere açılma imkanı da bu unsurların varlığı sebebiyle sekteye uğramaya adaydır. Endüstri şartlarının muhteva parametrelerindeki ölçülülükle bağdaştığı oranda genel işleyişin daha yapıcı bir biçimde çözüme ulaşacağı barizdir.