Filistin'deki dram, dünyanın aciz ve adalet anlayışından yoksun yüzünü göstermektedir.
İsrail'in yaptığı soykırıma kör, lal ve sağır moduna geçen küresel sistemin nasıl sınıfta kaldığına, ayrıca "adalet " kavramının sadece güçlülerin işine yaradığına işleyişine şahitlik etmekteyiz.
Türkiye devletiyle, kurumlarıyla, medyasıyla, siyaset ve topyekûn kamuoyu ile birlikte bu ablukayı kırmayı başardı.
Türkiye'nin Filistin meselesindeki en önemli eylemi, dünyadaki toplumsal vicdanları harekete geçirmeyi başarması oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın her platformda gösterdiği performans dünyanın gündeminde müzakere konusu olurken; Emine Erdoğan Hanımefendi'nin çabalarını bu sürecin vicdanlara dokunmasında etkili eylem olarak okumaktayız.
Türkiye'nin Firs Lady'si Emine Erdoğan'ın uzun zamandır Türkiye'nin şanına yakışır ölçüde mazlum, masum insanlara; kimsesiz çocuklara, çaresiz kadınlara; nerede adaletsiz yaklaşım varsa oralara sahip çıkması, artık Türk devlet aklının parçası olarak dünyanın vicdan terazisinde yerini bulmuştur.
Filistin ile ilgili çabası, gayreti de bu sürecin en önemli mihenk taşı olarak görülmektedir.
Gazze'deki insanlık suçu soykırım tablosuna sesini yüksekten çıkararak, şunları söyledi: "Bir canı diğerinden ayıran, kendisinden olmayan herkesi ve her şeyi değersizleştiren, bu karanlığa asla teslim olmayacağız..."
Emine Erdoğan cesurca BM daimi 5 üyesine şunları soruyor; "Bu vahşeti durdurmak için, hangi kritik ölüm eşiğini bekliyorsunuz?
Vicdanları sağır eden sessizlikteki uluslararası topluma sormak istiyorum! 40 gündür devam eden bu utanç döneminden sonra, hangi hakla dünyada barışı ve adaleti, insanlığın evrensel değerlerini savunacaksınız?"
Emine Erdoğan'ın bu mertçe seslenişine, davetine icabet eden tüm devlet başkanları eşlerinin tek yürek olabilmesi, bu zemini, ortamı oluşturan Türkiye ve onun vicdan anlayışının, adalet anlayışının yansıması olarak karşımızda.
Emine Erdoğan ile "First Lady"lerden ortak Filistin için adalet çağrısı, bu meselenin adil çözüme ulaşmasına, kanın durmasına, vicdanların daha fazla boyutta yüksekten ses çıkarmasına bir nevi kapı oluyor.
Türkiye devletinin tüm kurumları ile birlikte gösterdiği çabası, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın müstesna rolü ve önderliği ve bu tabloya yakışır "First Lady" diplomasisi, dünyanın dayatmacı, küresel hukuksuzluğuna dur diyecek tesiri gösteriyor.
Emine Erdoğan;
"Hiçbir ideoloji, hiçbir siyasi menfaat, hiçbir ekonomik kazanç, masum bir insanın canından daha değerli değildir..."
diyor...
Hanımefendi aslında her cümlesinde, acı gerçekleri adeta haykırmış bulunuyor.
İsrail ve destekçilerinin dünyadaki kendi çıkarlarına göre dizayn ettikleri duruma isyan niteliği taşımaktadır her kelimesi...
Emine Erdoğan'ın şu ana kadarki çalışmalarının sonucudur ki, davetine bu kadar katılımla icabet edildi.
Ve her cümlesine, her tanımına imza atıldı...
Bu çaba durmayacak...
Filistin için tek yürek olan lider eşleri ve ortak metinden de anladığım üzere adil çözüm bulunana kadar, uluslararası toplumun ortak gücüyle hedefe varılmak için, Türkiye'yi kimse durduramayacak.
Emine Hanım'ın vicdani, insani ve vefalı duruşu; Türkiye'yi Filistin halkının milli hafızasında ilelebet "Vefalı Türk" tanımına örnek olarak gösterecektir.
Ve can alıcı gerçek şu cümlelerde saklıdır: "Bugün Filistin'i yıkıntılar, kan, gözyaşı ve dumanlar arasında görüyor olabiliriz, ama bu karanlık resmin ötesinde bizim bir Filistin hayalimiz var.
Limon ağaçlarının çiçek açtığı, güneşin zeytin dallarındaki meyvelere vurduğu, babaların korkusuzca evlatlarıyla buluştuğu, annelerin çocuklarını öpüp mezara değil, yatağına koyduğu bir Filistin!.."
Mazlumlara anne, kardeş, abla olan Emine Erdoğan'ın kalbi ve aklı, daha çok iyi niyetli cesaretlere kapı olacağına inancım tamdır.
Türkiye'nin vicdan ve adalet örneği olarak gösterilmesine kalbi ve eylemleri ile katkıda bulunan bu duruş, sadece Filistin halkının değil, insanlık hafızasında da değerli yerini bulmuştur!