Filistinli kadınlar, direnişin neresinde diye sorulduğunda, verilecek cevap gerek ontolojik gerekse politik olarak çok önemlidir. Çünkü her halükarda bu bir varoluş mücadelesidir. Güncelleyecek olursak: Zorba İsrail ile Filistinliler arasında 73 yıldır neredeyse her gün yaşanan gerilimde kadınlar, İsrail'e karşı mücadelede hep en önde yer aldılar.
Nitekim geçtiğimiz hafta, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Siyasi Büro Üyesi Meryem Ebu Dikka verdiği bir mülakatta; 'Filistin kadınları, direniş tarihi boyunca mücadeleye katılmıştır" sözleriyle bunu içeriden bir ses olarak tesbit etti.
Meryem hanımın güncel politik cevabına, insanlık tarihini gözeten daha uzun ve daha eski bir cevap daha vermek isterim: Mukaddes annelerimizin hayatını ve tarihte açtıkları çığırı kaleme almaya çalışan bir edebiyatçı olarak Hz.Hacer ve Hz.Meryem'den bu yana İslam kadınlarının, Filistin ve Kudüs ile olan ilişkilerinde, hem anası hem de babası oldukları çocukları adına İsrail zorbalığıyla onurlu bir şekilde mücadele etmektedir diyebilirim. Hz.Peygamber Efendimizin büyükninesi olan Hz. Hacer, seçkin İsrailoğulları arasında bir türlü sığamadığı ve kabul göremediği Filistin'den Mekke'ye doğru çıkartılırken, aslında bu takdir-i ilahiydi ve içeriği itibariyle bir tür sürgüne de benziyordu ve kucağında küçük evladından başka yanında kimsesi kalmadığı o günde, hem kıyamete kadar akmaya devam edecek Zemzem nehrinin, hem de şehirlerin annesi olan Mekke'nin kurucu validesi olacaktı... İnsanlık tarihinde Kudüs'ü, Mekke'ye nurani bir aksla bağlayan kadındı Hz.Hacer annemiz.
Bundan tam 2021 yıl evvel, Yahudi hahamların zulmünden kaçarak evladını korumak adına Gazze Kapısından Mısır'a iltica eden Hz.Meryem ise, Filistin'den ölüm tehdidiyle çıkartılan ilk İslam annesidir... İsrail'in zorbalığı, ne Hz.Meryem'i ne de evladı Hz.İsa'yı, hayat boyu rahat bırakmıştır. Bu iki büyük kadın, zamanlarının ve aslında tüm zamanların ufuklarını açmışlar, direnişin, sabrın, itikadın değerli duruşunu sergilemişlerdir. Filistin direnişi o günlerden bugüne hale devam etmektedir.
Günümüzde de, kadınlar, vatanlarını işgal edip evlerini yıkan, ailelerini parçalayan İsraille mücadele için bazen taş atıyorlar, bazen yaralıların tedavisine destek oluyorlar, her halükarda çocuklara hem annelik hem öğretmenlik yapıyorlar. İşgal edilmiş bir memleketin, özgürleşme bilincini daha kundaktayken kulağına fısıldamaya başladıkları çocuklarını, Mescid-i Aksa'nın bir neferi oarak yetiştiriyorlar. Filistin direnişinin kadın özneleri ümmetin öğretmenleridir. Sabrı, fedakarlığı, itikadı, iradeyi, uyanış ve dirilişi öğreten öğretmenlerdir onlar..
Filistin direnişinin en başından beri, kadın şehitler, kadın esirler, kadın aktivistler bulunmaktadır. Aslında İsrail zorbalığı Filistinli her kadını uyanışa ve direnişe zorunlu hale getirmektedir. Evleri yıkılan, ikametgahları gasp edilen, ağaçları yakılan, tarlaları bombalanan, kundaktaki evlatlarına kadar her yaştan çocuğu katledilen, yeryüzünde yersiz yurtsuz ve vatansız bırakılan bir halkın kızları, elbette direnişe yazgıldır. Bir sonraki yazımızda 1968 sonrası politik kadın direnişini kaleme alacağız inşallah...