Yılın ilk günü gündemde öne çıkan konu, Fikri Sağlar’ın kin ve nefret dolu faşist söylemi oldu.
CHP denilince akla gelen isimlerden biri Fikri Sağlar. Dört dönem milletvekilliği, üç dönem Kültür Bakanlığı yapmış bir isim. Halen CHP Parti Meclisi Üyesi.
Yani söyledikleri, “şahsını bağlar, CHP zihniyetini yansıtmaz” diye savunulacak biri değil.
Katıldığı televizyon programında Sağlar şunu söyledi:
“Ben yargılandığım zaman türbanlı bir hâkimin karşısına gittiğimde, benimle ilgili haklarımı koruyacağı ve adaleti yerine getirebileceği konusunda kuşkum var."
Bu kafa, 28 Şubat kafasıdır.
Üstelik 28 Şubat’ın failleri, hem de müebbet hapis cezaları ile cezalandırıldı.
Yani Fikri Sağlar gibi düşünenler, mütedeyyin insanlara zulmedenler cezalarını buldular.
Bu ibretlik sonuca rağmen Fikri Sağlar nereden cüret almaktadır?
Yine Biden’a bağlanan umutların azgınlaştırdığı, çirkefleştirdiği bir provokasyon ile daha mı karşı karşıyayız?
Fikri Sağlar bize şunu hatırlattı.
Derinlerde hâlâ muhafaza edilen CHP faşizminin eline fırsat geçerse, bir 28 Şubat zulmü daha yaşatacaklar.
28 Şubat’ı kısaca hatırlatmakta fayda var.
28 Şubat süreci, Necmettin Erbakan'ın Başbakan, Tansu Çiller'in Dışişleri Bakanı olduğu 28 Şubat 1997'de, olağanüstü toplanan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla başlayan medya destekli askerî darbe süreciydi.
Bu dönemde, başörtüsü yasağı bir zulme dönüşmüş, başörtülü öğrenciler okullardan atılmış, ikna odaları kurulup başlarını açmaları için zorlanmış ve çok sayıda kamu personelinin işine son verilmişti.
Cuntacı generaller, tıpkı bugün Fikri Sağlar’ın dediği gibi "Türban irticai faaliyetlerin, şeriat isteyenlerin üniformasıdır” azgınlığı ile milletin inancına saldırmışlardı. Başta İmam Hatip liseleri olmak üzere meslek lisesi mezunlarına, üniversiteye girişte, ancak düşman işgalinde yapılabilecek katsayı zulmünü uygulamışlardı.
Sonra devran döndü, AK Parti iktidara geldi.
28 Şubat sürecinin failleri, 2013 yılında başlanan ve 5 yıl süren yargılamalar sonucunda cezalandırıldılar.
Dönemin; Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir, Genelkurmay Harekât Başkanı Çetin Doğan, Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet Çörekçi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Hayri Bülent Alpkaya, Kara Kuvvetleri Komutanı Hikmet Köksal, Genelkurmay Personel Başkanı Yıldırım Türker ve dönemin YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz, suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 147. maddesi uyarınca "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren düşürmeye ve devirmeye iştirak" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Ancak mahkeme, cezalarını müebbet hapse çevirdi. Ama cezaevinden çıktılar. Sanıklar hakkındaki adli kontrol uygulamasının devamı kararlaştırıldı.
Bu da milletimizin kapanmayan yarası oldu…
Fikri Sağlar olayında şahsen benim üzüntüm şudur.
28 Şubat’ın mağduru olanların, o dönemde bu zulme isyan edenlerin bir bölümü, bugün sırf Erdoğan düşmanlığından dolayı Fikri Sağlar’a tepki vermiyorlar.
Muhalefet cephesi zorda kalmasın diye siyasîler dillerini yuttular, birileri de kalemlerini saklıyorlar.
Nerede Akşener? Nerede Karamollaoğlu? Nerede Davutoğlu? Nerede Ali Babacan? (Bir de kardeşinin o dönem uğradığı zulmü hatırlayarak gözyaşı döken Ali Babacan…)
Bugün Erdoğan’ı doğramakla meşgul o meşhur “sağcı kalemler” nerede?