Genel seçimlerde seçmenin büyük çoğunluğu ne milletvekili adayına bakar ne de parti seçim beyannamesine. Partisine oy verir.
Referandumlarda da neyi oyladığına bakmaz partisinin görüşüne bakar.
Ya da sevmedikleriyle aynı safta bulunmak istemez!
Türkiye gerçeği bu.
***
AK Parti muhalifi olduğunu gizlemeyen bir anketçi referandum sonuçlarıyla ilgili değerlendirme yaparken demişti ki, “Eğer PKK referanduma ‘hayır’ derse referandumdan kesinlikle ‘evet’ çıkar!”
Seçmenin tercihini tespit açısından isabetli bir yorumdu.
Seçmenin ezici çoğunluğuPKK ile aynı safta görünmeyi istemez!
Seçmen içeriğe bakmaz partisine veya sevmediklerine bakar!
***
Türkiye gerçeği bu.
AK Parti ve MHP’nin desteklediği, PKK’nın karşı çıktığı (Geçen hafta PKK’nın Avrupa sorumlusu Rıza Altun referandumda ‘hayır’ oyu verilmesi çağrısı yaptı!) bir referandumun sonucunu tartışmak bile abesle iştigaldir.
Hatta Posta Gazetesi yazarı Candaş Tolga Işık 23 Ocak tarihli makalesinde, “Bu referandumda bir tarafta Erdoğan diğer tarafta Kılıçdaroğlu olacaksa, biz o filmin sonunu birkaç kez gördük! Boşuna sandık kurup kendinize de bize de eziyet etmeyin!” diye yazdı.
***
Evet Türkiye gerçeği bu.
Buna rağmen referanduma kadar kıran kırana bir propaganda süreci yaşanacağa benziyor.
Şimdiden karşılıklı ithamlara bakınca içeriğe pek bakılmadığını sevgi ve nefret üzerinden konuşulduğu görülüyor.
Doğru bulmuyorum.
Ben propaganda sürecinde kimseyi şeytanlaştırmadan ve kimsenin oyunu küçümsemeden neyi oyladığımızın tartışılmasını tercih edenlerdenim.
***
Hiç kimse referandumda ‘evet’ oyu vereceği için hain olmayacağı gibi hiç kimse de ‘hayır’ diyeceği için melek olmayacaktır.
Ya da ne ‘hayır’ diyen haindir, ne de ‘evet’ diyen melek!
Madem ortaya sandık konuyor herkesin oyu saygındır.
Çıkan sonuca da herkes saygı göstermelidir.
***
Propaganda sürecinde de kimseyeihanet ya daşeytan gibi ağır ithamlarda bulunmadan karşıdakine hakaret etmeden söylem geliştirilmelidir.
Maddeler tartışılmalıdır, fikirler yarışmalıdır!
Küfürler, hakaretler değil!