Dünkü yazımda, “Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayları FETÖ’yle mücadele stratejilerini toplumla paylaşmalıdırlar” demiştim.
Böyle bir mecburiyetleri yok tabii...
FETÖ’nün gerçek bir tehdit oluşturduğuna inanmıyorlarsa (ki, bazı “bilge” eşhasın inanmadığını tahmin ediyorum), böyle bir zahmete girmeleri ve bizleri ikna etmeleri gerekmiyor.
Çıkıp, “Hayır, böyle bir tehdit bulunmuyor” desinler.
En azından bilelim...
Bilelim de tercihimizi ona göre yapalım.
İkinci husus şu:
Bu seçim, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti destekçileri açısından “yeni sistem”e geçeceğimiz seçim olacak... Bir diğer ifadeyle, 24 Haziran’dan sonra Cumhurbaşkanları, kafasına anayasa kitapçığı fırlatacak bir Başbakan bulamayacak.
Kemal Kılıçdaroğlu, “Bu durumda Başbakan kim olacak?” diye saf saf sorsa da, artık bir “Başbakanlık” makamı bulunmayacak... Hükümeti, “Cumhurbaşkanı” seçilecek kişi kuracak. “İcra” yetkisi de, yine Cumhurbaşkanı seçilen kişide olacak.
Bu kişi Erdoğan da olabilir, Akşener de olabilir, İnce de olabilir...
Hatta “bilge siyasetçi” diye pazarlanan “IMF sever” Karamollaoğlu da olabilir...
Döne döne bu “basit” detayı hatırlatmamın nedeni şu:
Muhalefetin şanlı genel başkanları (en şanlısı Kemal Kılıçdaroğlu’dur), hâlâ eski sistem cariymiş gibi davranıyorlar ve eski sistemin argümanları (temel tezleri) üzerine siyaset bina ediyorlar.
Dolayısıyla, ne yeni sistem içindeki “pozisyonlarını” kestirebiliyorlar, ne de buna uygun siyaset üretebiliyorlar.
Seçim kararı alınmadan önce, “eski sistemin bereketi” üzerine bir-iki cılız çıkış yapmış, “yeniden parlamenter sisteme dönüş” sinyalleri vermişlerdi ama bunun altını dolduramamışlardı.
Bu arada, kendileri açısından büyük bir fırsatı kaçırmışlardı.
Parlamenter sisteme dönüş konusunda ciddi olsalardı, “Ben bir partinin değil, bir ilkenin adayı olmak istiyorum. Birinci ilke, parlamenter sisteme dönmektir” diyen Abdullah Gül’ü desteklerlerdi.
Daha doğrusu, Erdoğan’ı devirmeyi ve Cumhurbaşkanlığı hükümet modelini ortadan kaldırmayı hedeflemiş Gül etrafında geniş bir mutabakat oluştururlardı.
Bu fırsatı kaçırdılar...
Şu sıralarda bir fırsatı daha kaçırıyorlar:
Muhalefetin Cumhurbaşkanı adaylarını destekleyen belli bir seçmen grubu, 24 Haziran’dan sonrasını “inşa ve restorasyon süreci” olarak görüyor...
Dolayısıyla seçilecek kişiden yeniden parlamenter sisteme dönmesini ve “Erdoğan’ın yaptıklarını yıkmasını” bekliyor...
Demek ki bu seçim, aynı zamanda, “yeniden parlamenter sistem” diyen muhalefet partileri açısından önemli bir fırsatı oluşturuyormuş.
Bunu kullansınlar.
Mesela çıkıp, eski sistemin yararları konusunda bizi ikna edecek açıklamalar yapsınlar. Henüz sınamadığımız, yararlarını ve zararlarını görmediğimiz “yeni sistem”e karşı, eski sistemin hangi avantajları sunduğunu, vatandaşın hayatını kolaylaştıracak hangi politikalara imkân tanıdığını anlatsınlar.
Bu “önemli fırsatı” kaçırmasınlar.
En azından şunu etsinler: “68 yıllık parlamenter sistem tarihinde bir sürü darbe ve muhtıra yaşadık. Binlerce insanımızı kaybettik. Ekonomik krizlerle belimizi doğrultamadık. Vesayete hep açık olduk. İç ve dış müdahalelerin üstesinden gelemedik. Seçimi kazanırsak, parlamenter sistemi restore edeceğiz, vesayete kapalı hale getireceğiz.”
Bunu bile demiyorlar.
Fetullah’ın bot hesaplarındaki “TAMAM” rakamına bakarak, seçimi kazandık havasına giriyorlar.
Kötü haberi benden duysunlar:
24 Haziran’da “botlar” değil, “reel” kişiler oy kullanacak!