Defalarca denediler. Öncekileri saymıyorum. Çorum’u, Maraş’ı, Sivas’ı, Gazi’yi. Ama sadece bu son dönemde, Gezi’yle denediler, 15 Temmuz’la da. Olmadı ve olmadıkça delirdiler. Delirdikçe de saçmalamaya devam ediyorlar. Bakın hem PKK’ya yakın hem de FETÖ’nün medyasını yönetmiş bir isim Can Dündar. Ne diyor? “Tecrit, işkencedir. Bu uygulama derhal son bulmaz ve yayılan açlık grevlerine çözüm bulunmazsa, Türkiye seçime baş edemeyeceği bir gerilimle girebilir…” Açlık grevleri dalga dalga yayılacakmış. Tecrit son bulmazsa bu dalgaların sonunda ‘bir şey’ olacakmış. Ne olacak aslan parçası? Söylesene şu ‘baş edemeyeceğimiz’ gerilim neymiş, hele bilelim. 15 Temmuz’a bu millet hazırlıksız yakalanmıştı. Ellerinde sadece fanilaları vardı. En fazla pense fırlattılar F 16’lara. Bu defa öyle değil. Böyle dış destekli operasyonlar burada sökmez. Hâlâ anlamadınız mı? Aklınızı başınıza alın.
‘Yeni Parti de Bizim Partimiz’ palavrası!
Bir arkadaşım aradı geçenlerde. Bir Anadolu kasabasında AK Parti teşkilatında geceli-gündüzlü gönüllü olarak çalışan bir genç kardeşim.‘Yeni bir parti kuruyormuşuz’ dedi. Anlamadım. Sahiden anlamadım ama ‘Kim kuruyormuş?’ dedim. ‘Abi öyleymiş bazılarımız yeni kurulacak olan partiye geçecekmişiz, öyle diyorlar!’ diye ısrar etti. Dedim,‘Otur oturduğun yerde, bir tane hareket var ve bu hareketin de tek bir lideri var. Paralel parti diye bir şey yok.’ Bu dehşet manzaranın bir ilçe teşkilatında, başkasının arazisine kaçak gecekondu dikmeye kalkan bir uyanığın işgüzarlığı olduğunu düşündüm. Elbet ortaya çıkar, onu da tezgahıyla birlikte tasfiye ederler. Fakat dün Kutuphane isimli bir dijital gazetede bu tezi doğrulayacak bir analiz yayınlandı. Deniyor ki burada mealen; “AK Parti’de trenden inenler iki gruba ayrıldı. Bu gruplardan, küskünleri bir araya getirecek olanların önünü kesmek için anlaşmalı bir yeni parti kuruluyor…” Anlaşılan bu deli saçması tezi basında da dillendirerek ilan edilmemiş, adı konulmamış bir meşruiyet sağlama gayretinde birileri. Kafası karışanlar için söyleyeyim. Yeni bir (ya da iki) parti kuruluyorsa eğer bunun AK Parti ile falan ilgisi yok. Olamaz da. Recep Tayyip Erdoğan AK Parti hareketinin lideridir. Gerisi olsa olsa kaybedenler kulübü olabilir.
Ucuzlatmayı taahhüt ettiğiniz suyun kaç para olduğunu biliyor musunuz?
Ekrem İmamoğlu seçilirse İstanbul’da suyu ucuzlatacağını vaat ediyor. 10 metreküpe kadar kullanımda yüzde 50 ucuz olacakmış İmamoğlu döneminde su. Sonra gazeteciler soruyorlar İmamoğlu’na; ‘Yani kaç lira olacak?’ Öyle ya, kaç liradan kaç liraya düşecek su fiyatı. Bilmiyor İmamoğlu. Popülist bir söylemle, ‘suyu ucuzlatacağım’ diyor fakat aslında su fiyatından haberi yok. Ya hu senin rakibin Binali Yıldırım, İstanbul’un kaldırım taşlarını tek tek eliyle döşemiş bir teknisyen. Böyle hazırlıksız çıkarsan karşısına perişan eder. Çıkar bir meydanda, hangi ev hangi ay kaç metreküp su kullanmış tek tek döker, şaşırır kalırsın. Az çalışın dersinize arkadaş..
CHP’li Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk
Bir yayın organı, Erdoğan’dan bahsederken ısrarla“AKP’li Cumhurbaşkanı” ifadesini kullanmayı tercih ediyor. Muhtemelen Erdoğan’ın bundan şikayeti yoktur. Niye olsun. Kendi partisi sonuçta. Fakat o süper zekalıların yapmaya çalıştığı şey anlaşılıyor. Hani ‘herkesin cumhurbaşkanı değil’ imajını tahkim edecekler akıllarınca. Arkadaş, sen eğer “AKP’li Cumhurbaşkanı” demeye devam edersen birileri de Atatürk için “CHP’li Cumhurbaşkanı” der. Bu toplumun ortak değerini, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yüzde 20’sine sıkıştırıp bırakır. Öyle bakakalırsın.