Türkiye’de tasfiye süreci ilerleyen FETÖ, Türkiye dışında varlığını sürdürebilir, üstelik Türkiye’yi çelmeyebilir mi? FETÖ elemanları “Türkiye bizim için dünyadaki ülkelerden biri, zaten dünyada çalışıyoruz, yine ve daha etkin çalışırız” diyor, bunu bir tür “Yıkılmadık ayaktayız” morali olarak kullanıyorlar.
Öte yandan FETÖ ile mücadelenin muhtemel boyutlarını değerlendirirken de “Acaba bunlar farklı bir diaspora olarak örgütlenip, Türkiye için yeni bir tehdit kaynağı haline gelebilirler mi?” sorusu gündeme getiriliyor.
Nasıl bakmalı bu ihtimallere?
Şunlar üzerinde durulabilir kanaatindeyim:
- Türkiye gibi Müslüman ve Cumhurbaşkanı, İslam dünyasında liderliği sembolleşen bir ülke ile problemli hale gelen yapının, başka coğrafyalarda “Müslüman karakteri” ile öne çıkması son derece zordur. Kaldı ki bu hareket, zaten kendisini “islami hüviyet”le tanıtmamakla biliniyor. Eğitim yatırımlarında müslümanlığını olabildiğince gizleyen bir hareket bu. Bundan sonra kendisini Türkiye Müslümanlığından daha çok ayrıştırmaya yönelecek. Bu da hareketin daha çok “İslam’dan başkalaşması” sonucunu doğuracak. O zaman şimdi “Hicret çağrışımı” yapanlar, Medine’den kaçıp, Roma’ya sığınanlar gibi olacaklar. O da onları ancak Müslümanlara karşı kullanılan bir ajan haline getirecek.
- Evet, bu yapı, dünyada ancak, Türkiye’ye ve ana islami mecraya karşı kullanılabilme potansiyelleri ölçüsünde karşılık bulacak. Bu da, içinde yaşanan ülkenin genel politikalarının “Türkiye ile problemli” olması durumunda söz konusu olabilecektir. Diyelim Amerika, “Türkiye mi FETÖ mü?” şeklindeki bir soruyu, Türkiye ile ipleri koparma tercihinde bulunabileceği zaman, FETÖ lehine cevaplandıracaktır. Bu da ya ABD liderliğinin FETÖ’ye angaje olması durumunda ya da en azından İslam dünyasında FETÖ’nün ABD’ye Türkiye’den daha fazla şey vermesi durumunda mümkün olacaktır. FETÖ’nün mesela Hillary Clinton’un şahsında böyle bir “ABD liderliği”ne ulaşabileceği varsayımı söz konusu olabilir. Tabii, FETÖ’ye angaje bir ABD Başkanı’nın karşı karşıya kalacağı eleştirinin doğuracağı sonuç ayrı.
- Bazı ülkelerde FETÖ’nün eğitim faaliyetlerinin devlet zirvelerini ele geçirecek boyuta ulaştığı tarzında iddialar var. Böyle devletlerin, artık bir “FETÖ devleti” haline geldiğinden mi bahsedilir bilmem. Eğer öyleyse o devletlerin de Tayyip Erdoğan şahsında Türkiye ile hesaplaşacağından söz edilebilir. Böyle bir durum reel midir, son dönemde Kırgızistan’la yaşanan bürudet bunun işareti midir, herhalde bundan sonra onun da test edileceği bir döneme girmiş olmaktayız.
- Olayın bir başka boyutu, Türkiye’nin FETÖ gerçeği çerçevesinde yaşadığı “Paralel Devlet Yapılanması” tehlikesinin bu yapının “Eğitim çalışması” yaptığı başka ülkelerde de dikkate alınabileceği ihtimalidir. Ben, bu yapı ile ilgili ilk değerlendirmelerimde, “Böyle bir yapılanmaya ABD, Rusya, Çin, Almanya, Fransa vb. dünyanın hiçbir ülkesi ve Ak parti, CHP, MHP, sağ- sol hiçbir iktidarın izin vermeyeceği”ni ifade ettim. Hatta böyle bir yapıya bizzat FETÖ’nün kendisinin müsaade etmeyeceğini yazdım. Bu yapı, devletteki örgütlenmeyi, “Eğitim yatırımı” sayesinde gerçekleştirdi. Yani bu yapının “Eğitim yatırımı”nın tamamen, yarın devleti yönetecek kadrolar yetiştirmeyi amaçladığı ve eğitim halkasına dahil olan çocuklarda, daha ilk yaşlardan itibaren müthiş bir bağlılık ruhu oluşturduğu, sabırlı bir ilerleyişle, şu takvimde devleti dönüştürecek bir sızma operasyonunu gerçekleştirmeyi planladığı, devlet kadrolarının tamamen masumane duygularla “Ne istediler de vermedik” duygusuyla bunlara devletin tüm kademelerini açmasının, bunların sadece devleti ele geçirme iştahını kabarttığı Türkiye örneği ile çok açıktır. Başka ülkeler bu yapıya, “Türkiye’yi hallettiniz hadi gelin bizim ülkemizi de halledin” diyerek mi kapılarını açacaktır?
- Türkiye deneyimi gözleri açmazsa, bu yapı her ülkede bir fesat zemini oluşturur, doğru. Değilse, tüm dünya ülkeleri kendisini bu yapının enfeksiyonuna karşı aşılama seferberliğine girer. Bence er geç olacak olan budur. Türkiye’de intihar edenin, dünyada reenkarnasyonu mümkün değildir.