Kılıçdaroğlu CHP’si FETÖ meselesinde ilginç bir yerde duruyor.
2013’e kadar AK Parti’yi “F tipi cemaat” üzerinden hedef tahtasına oturtan CHP, ne hikmetse Kılıçdaroğlu malum kaset komplosuyla genel başkanlık koltuğuna oturduktan sonra “F tipi cemaat” dememeye başladı.
Daha doğrusu böyle bir iç tehdide hiçbir şekilde vurgu yapmamaya başladı.
Manidardır...
2013’te “Gülen cemaati”nin gerçekte bir “suç örgütü” olduğu yargı ve MGK kararlarıyla tescil edildikten sonra bir bakıyorsunuz Kılıçdaroğlu CHP’si FETÖ yerine FETÖ ile amansız mücadeleye koyulan Erdoğan’ı ve partisini “baş düşman” ilan ediyor.
Dahası ve en fenası, sanki en başından itibaren “F tipi cemaat” tehlikesine dikkat çeken ve bu cümleden olarak bu “cemaat” ile işbirliği yaptığı için AK Parti’yi yerden yere vuran kendileri değilmiş gibi 2013’te dönemin Başbakanı Erdoğan “FETÖ” gerçekliğini görüp temizliğe başladıktan sonra tavır değiştiriyor.
Normalde CHP’nin bu gerçeği geç de olsa görüp “FETÖ tehdidi”ni cesaretle bertaraf etmeye koyulan Erdoğan’ın yanında durması gerekirken bir de bakıyorsunuz ki tam tersi oluyor.
Kılıçdaroğlu CHP’si tıpkı içimizden birilerinin yaptığı gibi “mağduriyet edebiyatı” üzerinden Erdoğan’a yükleniyor.
“F tipi” unutuluyor, “Erdoğan diktatörlüğü” gündeme taşınıyor.
“Demokrasinin yok edildiği” söylemi üzerinden “F tipi”ne ve FETÖ’cülere siyasi kalkan oluşturuluyor.
Oysa kendileri iktidara geldiklerinde bu yapıdan hesap soracaklarını söyleyip duruyorlardı.
Ne vakit ki Erdoğan hesap sormaya kalkıştı, tavırları yüzde seksen değişti: FETÖ “mağdur!”, Erdoğan “zalim!” ilan edildi.
O yüzden FETÖ ile mücadelede 2013 tarihinden sonraki duruş belirleyici öneme sahiptir.
Bugünlerde “FETÖ’nün siyasi ayağı” bahsinde kendilerince “baş düşman” ilan ettikleri Erdoğan’ı sıkıştırmak amacıyla sergiledikleri tutum tam da FETÖ’nün değirmenine su taşıma amacı taşıyor.
Öyle olmasaydı zaten “siyasi ayak” bahsinde elinde olduğunu iddia ettiği listeyi açıklardı Kılıçdaroğlu.
Bir yanda 120 AK Partili vekilin FETÖ’cü olduğunu gösterir listenin elinizde olduğunu iddia edeceksiniz, öbür yanda aradan geçen onca yıla rağmen bu belgeyi açıklamayacaksınız, olmaz öyle şey!
Önce kendiniz inandırıcı olacaksınız.
Elinizde var olduğunu iddia ettiğiniz belgeyi açıklamadığınız sürece suça ve suçluya arka çıkıyorsunuz demektir.
İlginçtir...
Kılıçdaroğlu 2013’ten sonra “F tipi”ne siyasi kalkan olma yolunu seçti.
Onlarla ittifaklar geliştirdi.
Sözgelimi, 25 Şubat 2014’te “F tipi”nin yasadışı ses kayıtlarını TBMM çatısı altında dinletti.
Star TV’den Nazlı Çelik’in illegal dinleme kayıtlarını niçin dinlettiği sorusuna da pişkinlikle şu cevabı verdi:
“Toplumsal yarar var.”
İbretlik bir işbirliğine yaslanan ibretlik bir FETÖ mantığıdır bu...
FETÖ’cüler bu yasadışı/illegal dinlemeler üzerinden Ergenekon sürecini başlatmışlardı.
Aynı mantıkla tapeler Zaman ve Taraf gibi gazetelere servis edildi.
Ne hikmetse aynı tapeleri yasal bir partinin, üstelik de “F tipinden hesap soracağız!” iddiasına yaslanan bir partinin genel başkanı FETÖ’nün kökünü kurutmak için bedenini ortaya koyan Erdoğan’a karşı kullanma yoluna gidiyor.
Dikkat edin lütfen: FETÖ’nün de baş düşmanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun da...
Sizce bu ilginç bir siyasi işbirliği değil midir?
20 Ekim 2015’te Kılıçdaroğlu FETÖ’nün televizyonu STV’ye konuk oldu. Orada Erdoğan düşmanlığı yaparken “F tipi tehlike”ye hiç dikkat çekmedi.
21 Ekim 2015’te FETÖ’nün gazetesi ZAMAN’ı ziyaret etti.
Sonraki süreçlerde FETÖ’nün televizyonları ve gazeteleri, yani “FETÖ’nün medya ayağı” çökertildiğinde Kılıçdaroğlu ve CHP’li vekiller “demokrasi elden gidiyor!” söylemiyle onların yanında saf tuttular.
Şimdi kalkmışlar “FETÖ’nün siyasi ayağı” bahsinde araştırma komisyonu kurulsun önerisinde bulunuyorlar.
“FETÖ’nün medya ayağı”nın yanında yer alacaksınız, 2014 mahalli seçimlerinden başlayarak tüm seçimlerde FETÖ ile işbirliği yapacaksınız, sonra kalkıp ucuz taktiklerle FETÖ ile mücadele sürecini sulandırmaya kalkışacaksınız, el insaf!
Siz önce 2013’ten sonraki siyasi tavrınız için kalkıp özür dileyiniz, esaslı ve samimi bir özeleştiride bulununuz ki o zaman dediklerinizi dikkate alalım.
Kılıçdaroğlu CHP’si şayet 2013’ten itibaren FETÖ ile amansız mücadeleye koyulan iktidarın yanında yer almış olsaydı bugün her anlamda inandırıcı olurdu.
Hem siyasi hem moral üstünlüğe sahip olurdu.
Ne yazık ki 15 Temmuz’dan sonra FETÖ ağzıyla “kontrollü darbe” diyen bir Kılıçdaroğlu CHP’si FETÖ’nün siyasi kalkanı durumunda.
SİTEMİMDİR
Biz PKK ve FETÖ ile amansız mücadele ederken...
Reis’e ihanet edenlere karşı göğsümüzü siper ederken...
Bu yüzden hepsinin düşmanlık duyduğu biri haline gelirken...
Ne yazık ki içimizden birilerinin hançeri sırtımıza gömülüyor...
Düşmanın güllelerinden yana pervamız yok...
Lakin içimizdekilerin arkadan sapladığı hançer ölümden beter...
Başkalarının hançerini sırtımıza saplayanlar içimizden olunca Hallac-ı Mansur’un lafı kifayetsiz kalıyor...
Ya sabır...