Yargıtay Ergenekon davası için yeniden yargılama kararı verdi.
Bu karar hiç kuşkusuz hukuki ve yerinde bir karardır.
Yargıtay’ın gerekçeli kararı henüz açıklanmadığı için konuya dair etraflıca analiz yapmak için erken.
Kendi adıma gerekçeli kararda ne yazılırsa yazılsın bir gerçekliğin üstünü hiç kimsenin örtemeyeceğine inanıyorum.
O da şudur:
AK Parti’nin iktidara geldikten sonra tarihsel iktidar bloğunu oluşturan asker-sivil seçkinler tarafından hazmedilemediği ve bu nedenle AK Parti hükümetinin devrilmesi için ordu içinde bir takım darbecilerin organizasyonlara giriştikleri bir realitedir.
Derin vesayet odakları Erdoğan liderliğindeki AK Parti hükümetini önce devirmek istemiş, bunun mümkün olamayacağını gördüklerinde de yüksek yargı marifetiyle AK Parti’yi kapatmak yoluna gitmişlerdir.
Anayasa Mahkemesi üzerinden yapılmak istenen şey, darbenin bir başka biçimiydi.
Ne var ki şartlar değiştiği için o tarihte bir oy farkıyla AK Parti Hükümetinin boynuna geçirilmek istenen ilmek amacına ulaşamamıştır.
Hiç kimse adına ister Ergenekon densin ister bir başka şey densin, bize AK Parti hükümetine yönelik darbe girişimlerinin olmadığını söylemesin.
Bu gerçekliğin inkârı olur.
Dahası ve en önemlisi de aklımızla dalga geçmek olur.
Darbecilerle hesaplaşmak adına başlatılan hukuki/yargısal sürecin FETÖ tarafından mecrasından saptırılarak kadük hale getirildiği de artık apaçık bir gerçektir.
Bu gerçekliğin çok sonradan ayırdına varmış olmak, bir başka deyişle, o tarihlerde FETÖ’cü savcıların ve polis şeflerinin sunduğu tapeler üzerinden bizim de sap ile samanı birbirine karıştırarak kimi haksız ithamlarda bulunduğumuz da itiraf edilmesi gereken bir gerçekliktir.
Kendi adıma bu özeleştiriyi veriyorum.
FETÖ’cü Zekeriya Öz’leri “demokrasi/hukuk kahramanı” olarak ilan edip FETÖ’cü bir “kumpas” üzerinden ordunun nasıl ele geçirilmek istendiğini görmemiş olmamız, en fenası da onlarca masum insan hapse tıkılırken onların ahına kulak vermememiz elbette eleştiriyi ziyadesiyle hak ediyor.
Buradan hareketle söylemek istediğim şey şu:
Dün başkalarını tasfiye etmek için bizim gücümüzü kullananlar, bugün bizi tasfiye etmek için başkalarını kullanıyor.
Ne yazıktır ki dün kendilerini acımasızca biçmeye çalışan FETÖ’cülere o birileri sırf Erdoğan liderliğindeki AK Parti biçilsin diye arka çıkanlar umarım girdikleri bu hatalı yoldan çıkarlar.
Kendilerine az biraz saygıları varsa, kendilerine zulmedenlerin safında durmazlar.
Eminim ki onlar da yarın öbür gün çıkıp paralel yapının kendilerine sundukları tapeler üzerinden tepindikleri için kullanıldıklarını söyleyeceklerdir.
Tabii sahiden samimi olanlar.
Bir avuç tepe yönetici var ki onlar zaten FETÖ sayesinde bugün bulundukları makamlara “kumpas”la getirildikleri için var güçleriyle FETÖ’nün siyasi sözcülüğünü veya medyada savunuculuğunu yapmaya devam edeceklerdir.
Sözümüz onlara değil.
CHP içindeki samimi insanlaradır sözüm.
Düne kadar “F tipi tehlike” diyenler bugün FETÖ’nün sözcülüğünü veya destekçiliğini yapıyorlarsa burada elbette başka bir işbirliği söz konudur.
Samimi insanlar bu tuzağa düşmemelidirler.
Geliyorum, tekrar Yargıtay’ın kararına.
Önerim şu ki, FETÖ’nün mağdur ettiği pek çok insan ve kesim var.
FETÖ İslami kesim içinde kendisine bir biçimde rakip olarak gördüğü herkesi tasfiye ederek bu mahallenin tek patronu olmak istedi.
Bu çerçevede önlerinde engel olarak gördükleri her kim varsa hapse tıktı.
İBDA-C davasında yatanlardan tutunuz da İlim Grubu’na mensup olanlara varıncaya değin pek çok kesim FETÖ’nün polis şefleri, savcıları ve hakimleri tarafından mağdur edildiler.
Hala hapiste olan çok sayıda hükümlü var.
Madem yeniden yargılamanın önünü açarak adaletin tecellisi sağlanmak isteniyor, bence bu mesele topyekun ele alınmalıdır.
FETÖ’nün mağdur ettiği herkes/herkesim için yeniden yargılamanın önü açılmalıdır.
Yüksek Yargı’nın ve siyaset kurumunun bu meseleyi de adalet adına mutlaka halletmesi gerektiğine inanıyorum.