15 Temmuz kanlı darbe girişiminden birkaç ay sonra.. 2016 yılının Aralık ayında Bylock operasyonunun mimarlarıyla uzun görüşmeler yapmış ve detayları ilk ağızdan dinlemiştim. Bylock, -daha sonra Yargıtay kararlarıyla da tescil edildiği gibi- terör örgütünün iletişim için kullandığı kriptolu bir mesajlaşma programıydı. Bu programı 100 binin üzerinde kişinin kullandığı tespit edilmişti. Adil Öksüz gibi elebaşlar da Bylock’taydı ancak paylaştıkları mesajlarda kayda değer bir bilgi yoktu. Örgütün üst düzey yöneticileri kritik mesajlarını Bylock üzerinden değil, yüz yüze veriyordu. Bylock daha çok örgütün tabanına yönelik bir uygulamaydı. Buradan örgütün TSK’daki yapılanmasına ya da yönetici isimlerinin tamamına ulaşmak imkansızdı.
Yıllardır örgütle ilgili birçok araştırma yaptım, ancak örgütün nasıl bir hiyerarşik yapı kurduğunu, toplumun ve devletin kılcal damarlarına nasıl sızdığını tüm detaylarıyla, derli toplu bir şekilde bundan birkaç hafta önce gördüm. 17 Aralık’tan bu yana FETÖ’ye yönelik operasyonları yakından takip eden, konu üzerinde kafa yormuş bir ismin yaptığı sunuma katılma şansı yakaladım. Hazırlanan şema kapsamlıydı. Hiçbir detay atlanmamıştı. Bir nevi örgütün kılcal damar haritası ortaya çıkarılmıştı. Şema o kadar detaylı hazırlanmıştı ki sorgu sırasında bu tabloyu gören şüphelilerin her şeyin ortaya çıktığını düşünerek itirafçı olmak istediklerini öğrendim. O sunumun detayları önümüzdeki günlerde kamuoyuna yansıyacaktır. Bu yüzden ayrıntıya girmiyorum.
O tablo bize terör örgütüyle ilgili bildiklerimizin buz dağının görünen kısmı olduğunu anlatıyordu. Benzer bir duyguyu ankesörlü telefon operasyonlarında da yaşadım.
Malum, Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017 yılında yürüttüğü soruşturma kapsamındaki bir şüphelinin itirafıyla TSK’ya sızan örgüt militanlarının sivil yöneticileriyle ankesörlü telefon üzerinden haberleştiği ortaya çıkmıştı. Bu keşif FETÖ’nün deşifre edilmemiş militanlarının açığa çıkmasında çok önemli bir rol üstlendi.
FETÖ’nün ankesörlü telefon üzerinden nasıl iletişim kurduğunu, yöneticilerin irtibatta kalmak istedikleri askerleri hangi yöntemlerle aradığını biliyorduk. TRT Haber muhabiri Rasim Kılıç’ın özel haberiyle ankesörlü telefon operasyonuyla ilgili yeni bilgilere ulaştık.
Ortaya çıkan yeni verilere göre FETÖ’cülerin sadece Ankara’da 471 noktayı ankesörlü telefon noktası olarak kullandığı belirlendi. Bu noktalar üzerinde yapılan incelemeyle 7 milyon satır veriye ulaşıldı. Bu verilerden yola çıkılarak TSK’daki 3102 kişinin FETÖ ile irtibatı tespit edildi. Bu kişilerin arasından çıkan itirafçıların yol göstermesiyle 931 yönetici açığa çıkarıldı. Bu soruşturma kapsamında bugüne kadar 346 kişi etkin pişmanlıktan faydalandı.
Ankesörlü telefon soruşturmasının sağladığı itiraflardan en ibretlik olanı şüphesiz Malatya’da yürütülen soruşturmada yaşandı. Binbaşı Sedat Kaya’nın 15 Temmuz gecesi darbecilerle mücadele ettiği kameralara yansımıştı. Buna rağmen tutuklanmış ancak yargılama sonucunda mahkeme beraat kararı vermişti. Kaya’nın örgüt ile bir ilgisi olmadığı kanaati pekiştiği sırada ismi ankesörlü telefon taramasında çıktı. Kaya bunun üzerine itirafçı oldu. Ankesörlü telefon operasyonu olmasaydı en azından geçmişte Kaya’nın yolunun FETÖ ile kesiştiği ortaya çıkmayacaktı.
Bu örnekte de görüldüğü gibi ankesörlü telefon taraması bir şekilde dikkatlerden kaçan isimlerin radara takılması için olağanüstü bir veri durumunda. Operasyonda yeni sürprizlerin yaşanabileceği değerlendiriliyor. Buzdağının görünmeyen kısmı da artık deşifre oluyor diyebiliriz.