FETÖ’nün nasıl renkten renge girdiğini, bin bir surat olduğunu, asalak bir şekilde başka vücutlarda yaşadığını, devşirmeleri ve ajanlarıyla farklı yapılara hulul ettiğini artık çok iyi biliyoruz. FETÖ öyle ilişki biçimleri geliştirmiş ki, ilişkiye girdiklerinin ve kullandıklarının bazıları kimin tarafından kullanıldığını anlamamış.
Tehdit ve şantajlaboyun eğdirdikleri var; rüşvet ve vaatle aldattıkları var; fark ettirmeden kullandıkları var; göz boyamayla istismar ettikleri var; beyin yıkamayla ölüm makinesine çevirdikleri var; bin bir türlü telkinlerle zombiye dönüştürdükleri var.
FETÖ’nün gönüllü işbirlikçileri, elemanları, militanları yanında; korkuttukları, kandırdıkları, bir şekilde kullandıkları da var.
Medya örneği üzerinden gidersek, örgüt üyelerinin doğrudan Zaman ve STV grubunda FETÖ’nün borazanlığını ve kalemşörlüğünü yaptığı biliniyor.
Bunun dışında örgütün kendi adamlarını yerleştirerek farklı medya organlarını amaçlarına hizmetkâr hale getirdiğini de gördük. FETÖ’cü olmadıkları halde FETÖ’cü elemanlar üzerinden dolaylı hizmet sağlayıcısı haline gelen gazete ve televizyonlar oldu.
Ayrıca yine FETÖ’cü olmadıkları halde düşmanımın düşmanı dostumdur anlayışıyla hükümet karşıtlığı sebebiyle FETÖ’nün mühimmatını kullanan, amaç birliğiyle örgütün sağladığı malzemeleri servis eden yayın kuruluşları oldu.
Benzer şekilde siyasette de FETÖ’nün doğrudan kullandıkları, devşirdikleri, yönlendirdikleri, manipüle ettikleri, tehdit/şantaj/rüşvet yöntemleriyle dize getirdikleri veya başa getirdikleri siyasi aktörler oldu.
Bazı siyasetçiler veya partiler MİT tırları operasyonundan 17/25 Aralık yargı darbesine, ardından piyasaya sürülen montaj ses kayıtlarına kadar birçok hadisede FETÖ’nün yönlendirmesiyle hareket ettiler.
Genel ve yerel seçimlerde de bu işbirliğinin ete kemiğe büründüğünü gördük.
FETÖ’nün en çok kullandığı, manipüle ettiği, yönlendirdiği ve kendi amaçlarına hizmetkâr hale getirdiği parti CHP’dir.
CHP’de yaşanan kaset kumpası, doğrudan bir partinin dizaynına yönelik müdahale olarak ortaya çıkmıştır. CHP yönetimine etki edecek şekilde (danışman örneğinde olduğu gibi) doğrudan kendi adamlarını yerleştirmekten, AK Parti düşmanlığıyla ortak amaçta buluşup CHP’ye malzeme sağlamaya kadar birçok noktada FETÖ CHP’yi kullanmıştır. Bu ilişkinin tüm CHP’lileri kapsayan bir ilişki olması gerekmiyor. FETÖ’den nefret eden ve 15 Temmuz’da demokrasiye sahip çıkmak için Meclis’te duyarlılık sergileyen CHP’li milletvekillerinin varlığı bu ilişkinin olmadığı anlamına da gelmiyor.
CHP yönetiminin 15 Temmuz'la ilgili kimi yorumlarından son dönemdeki KHK tartışmalarına kadar sergilediği siyaset tarzı bu ilişkiyle malül bir görüntü veriyor.
Burada kritik nokta demokratik muhalefet olmakla FETÖ’nün amaçlarına hizmetkâr olmak arasındaki ince çizgiyi doğru tespit etmektir.
Muhalefet partileri hükümetin iş ve işlemlerini, icraatlarını, politikalarını yanlış gördükleri takdirde elbette eleştirmek gibi bir misyona sahiptir. Hükümetin PKK’yla veya FETÖ ile mücadelesindeki kimi adımları da eleştiri konusu yapılabilir. Ancak bu eleştirilerin hangi maksatla ve kimin adına yapıldığı önemlidir.
Terörle mücadele gibi ortak hassasiyet gerektiren konularda muhalefet partilerinin yanlış gittiğini düşündükleri meseleleri daha iyisi olsun diye eleştirmeleri başka bir şeydir; mücadele edilen örgütler adına, onların ekmeğine yağ sürer gibi, hatta onları destekler gibi bir pozisyon almaları bambaşka bir şeydir.
Örneğin HDP’nin PKK ile mücadelede konuştuğu yer milletin durduğu yer ve hak/hukuk değil PKK’nın durduğu yer ve örgütsel pozisyondur.
Benzer şekilde FETÖ ile mücadelede CHP’nin milletin durduğu yerde durup hak ve hukuku ölçü alarak eleştiri getirmesi başkadır; FETÖ’nün tezleriyle, malzemeleriyle FETÖ’nün amacına hizmet eder şekilde pozisyon alması başkadır.
FETÖ ile mücadelenin başladığı günden bu yana CHP’nin takındığı tavırlar, maalesef bir işbirliği görüntüsü vermektedir.CHP siyaseti üzerinden FETÖ’nün parmak izleri artık kalkmalıdır.