15 Temmuz sonrası Fethullahçı Terör Örgütü üzerinden, Anadolu’yu Anadolu yapan İslâm’ın ana caddesinde istikamet üzere varlıklarını sürdüren cemaat ve tasavvuf ehline saldırılar başladı.
Ne gariptir ki saldırılanlar, bir zamanlar terör örgütü lideri F. Gülen’i kutsayan ilahiyatçısından, FETÖ’nün medyasında yer almak için her maymunluğu yapan gazeteci güruhuna kadar elvan elvan.
Kaç defa yazdığımı hatırlamıyorum ama bir daha yazmaktan imtinâ etmeyeceğim: Ehl-i Sünnet mensuplarına saldıran ey mâlûmlar, takla ata ata gittiğiniz FETÖ’nün yağlı sofralarında ellerinize bulaşan yağları silin de ondan sonra konuşalım; FETÖ’nün ulûfesiyle yağ bağlamış göbekleriniz aleyhinize şahitlik yapıyor, bilesiniz!
Terör örgütü lideri Fethullah Gülen hususiyetle seçilmiş bir isimdi. Anadolu’dan İslâm’ı silmek için hangi kanunlar çıkartıldığını hepimiz biliyoruz. Baktılar kanunlarla olmuyor bu sefer halkın itikadını bozmak için devlet eliyle Mısır gibi ülkelerden “doğru yolun sapık kolları”na ait kitapların çevirileri yaptırıldı. Bu çevirileri Anadolu’nun her tarafına yaysalar da, etkili de olsa halka sirayet hususunda istenileni verememiş olacak ki içeriden çökertmek yöntemini seçtiler.
Terör lideri F. Gülen belki önceden yetiştirildi veyahut sonradan devşirildi bilemiyorum ama ağzı kalabalık olması, istediği zaman gözyaşı dökmesi (Peygamber Efendimiz’in buyurduğu üzere, münafıklık alâmetidir!), kendini Ehl-i Sünnet’in içinde göstermesiyle aranan kan oldu.
Terör lideri aracılığıyla organize edilen Abant Toplantıları, Dinlerarası Diyalog, İbrahimi Dinler gibi ifsad faaliyetleriyle Ehl-i Sünnet’in köküne saldırılar başladı. Bu saldırılar bir taraftan “hoşgörü, kardeşlik” gibi kimsenin itiraz edemeyeceği sözlerle perdelenirken diğer taraftan da ABD istihbarat servisi CIA eliyle açılan ve adına ‘Türk okulu’ denilen şer yuvalarıyla…
FETÖ’nün ifsad faaliyetlerine söz söylemek ne mümkündü? Hemen, “Sen hoşgörüye, sevgiye karşı mısın? Bak dünyanın her yerine okul açıyorlar sen ne yapıyorsun?” diye ağzınız kapatılırdı.
Dinimizi bozmaya mâtuf hamlelerle, Peygamber Efendimiz’in ismini kelime-i tevhitten çıkaracak kadar azmalarına rağmen anlaşılamayan FETÖ ancak 15 Temmuz’da insanımızı bombalayınca anlaşıldı! Oysaki dinimizi ifsad etmeleri 15 Temmuz’da yaptıklarından daha vahim bir hâdiseydi. Çünkü köklerimizi koparmaya çalışıyorlardı. Ancak işgal askerinin yapacağı şeyleri 15 Temmuz gecesi kendi halkına yapan FETÖ’cüler işte köklerinden kopartılan mankurtlardı.
Şimdi FETÖ’nün yarım bıraktığı işi başkaları devraldı. F. Gülen’in hâmîsi, 15 Temmuz işgal teşebbüsündeki rolü nedeniyle hakkında tutuklama kararı bulunan eski CIA Ulusal İstihbarat Konseyi Başkan Yardımcısı Graham Fuller’in, “Kur’an’ı değil, Kur’an’dan anlaşılanı değiştireceğiz” sözünü yere düşürmemek için pop ilahiyatçılarımız bilerek veya bilmeyerek âdeta yarışıyorlar. Ekran ekran dolaşan pop ilahiyatçılar güya FETÖ’yü kötülemek adına İslâm’ın ana caddesine moloz döküyorlar!
Kimi çıkıyor “Şu âyet değiştirilebilir” diyor, kimi “Bu âyeti Allah yazmamıştır Peygamber yazmıştır” diyor, kimi Peygamberimizi yok sayıyor… FETÖ’nün başlattığı köklerimiz hakkındaki şüphe oluşturma denâetini bunlar devam ettiriyorlar.
15 Temmuz’da FETÖ’ye karşı koyan ve bu sırada şehid veren Ehl-i sünnet mensupları televizyon kanallarında her akşam bunları görünce hâliyle, “Bize her akşam canlı yayınlarda sövülsün diye mi sokağa çıktık” diye kendilerine sormadan edemiyorlar.
15 Temmuz sonrası nasıl ki ‘mağdur’ adı altında Ergenekoncular’ı kanal kanal dolaştırmak hataydı, mezkûr ilahiyatçıları da çıkartmak hata; hem de telafisi olmayan hata.
Kur’an hakkında din adına şüphe oluşturanlara, salavat getirmeyi yalakalık olarak görenlere ekranları açarsanız bir daha salâ ile kimseyi sokağa dökemezsiniz. “Yalakalığa gerek yok” der ve evinde oturur; nasıl olsa onu bu topraklara bağlayan kökle de arasına şüpheler sokulmuştur, aidiyet duygusunu kaybetmiştir!