Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı değerli bilim adamı Prof. Dr. Fahrettin Altun son günlerde bilinçli bir biçimde kafa karıştırmaya dönük, en fenası da Cumhurbaşkanımızın şahsında Ak Parti’nin algısını bozmaya yönelik “FETÖ ile barışılıyor mu, FETÖ’cüler af mı ediliyor?” sorularına gayet net ve keskin ifadelerle son noktayı koydu:
“Sayın Cumhurbaşkanımızın canına kast etmeye, milletin iradesini yok etmeye, Meclis’ini ortadan kaldırmaya ve milletin ordusunu millete karşı kışkırtmaya çalışan alçak ve sinsi bir terör örgütüne karşı, ne devlet katında ne de millet nezdinde en ufak bir acıma ya da müsamahaya yer yoktur.”
Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanının istifası Altun tarafından dile getirilen bu kararlılığın bir ifadesidir.
FETÖ’nün mağdur ettiği yüz binlerce insanın hukukunu hiç bir şekilde aklına getirmeyen ama ne hikmetse FETÖ’cülerin mağduriyeti üzerinden edebiyat yapanlar bilesiniz ki kripto unsurlardır.
Darbeye kalkışmış olanların dahi nedamet göstermeleri halinde affedilip sahiplenilmesini salık verenler ya kripto unsurlardır ya da yarın devran değiştiğinde kendilerini güvenceye almak isteyen korkak tiplerdir. Her iki halde de bunlar asla kendileriyle yol yürünmeyecek insanlardır.
FETÖ ile mücadeleyi sulandırmaya çalışanların yanı sıra nedamet gösteren darbeci FETÖ’cüler için yeni bir sayfa açılmasını isteyenlerin varlığı gözden kaçmıyor.
Bu beklenti “mağduriyet edebiyatı” üzerinden sarmalanıp siyasete taşınmak isteniyor. Bu beklenti içinde olanların sureti haktan görünmelerine zinhar aldanmamak lazım.
Nitekim Altun’un “Bunu bekleyenler daha çok bekleyecekler!” sözü hem bu kripto oyun planının farkındalığını hem de FETÖ’yle mücadelede sonuna kadar gidileceğini göstermesi bakımından önemlidir. Bu inanç ve kararlılığı gösteren şu söz tarihi önemdedir:
“Örgütü en ufak parçasına kadar yok etmeden hiç birimize rahat yüzü yoktur.
Nedamet bahsine dönecek olursak, bu gerçekliği olmayan, olsa bile kabulü mümkün olmayan bir olgudur.
Altun’un bu konudaki sözleri de Cumhurbaşkanlığı makamı adına ortaya konulmuş en net ve tavizsiz tutumun ifadesidir:
“Nedamet getiren hiç bir darbeci olmadığı gibi, alçak teröristleri affedecek bir devletimiz de yoktur.”
Diyelim ki darbeye karışmamış olanların dışında geçmişte FETÖ ile iltisaklı oldukları bilinen kimseleri nedamet getirmiş olsalar bile devlet bürokrasisinin kritik birimlerinde tutmamak gerektiğini hatırlatmak bile gereksiz.
Affetmek ile ödüllendirmek arasındaki farkı Altun’un devlet adına ortaya koyduğu bilinç temelinde unutmadan yol yürümeliyiz ki FETÖ’nün kökünü kazıma konusundaki kararlılığımız amacına ulaşsın.
Son söz: Yarın öbür gün devran değiştiğinde kendilerini güvence altına almak için ortaya bu lafları atanlar ile ölümüne FETÖ ile mücadele edip yarınlarını düşünmeyenlerin farkını bilmek lazım. İlk gruptakilerin FETÖ mücadelesinde korkusuzca ön alanları itibarsızlaştırmaya çalışan söz ve davranışlarını da mahkum etmek lazım.