FETÖ çatı iddianamesinde belirtildiği gibi 1979’da faaliyete geçen ve o günden bu yana devletin tüm hücrelerine, stratejik kurumlarına musallat olan Gülen casusluk şebekesinin, yaptığı-yapacağı operasyonları aklamak, gerçekleri çarpıtmak ve ülkeyi içerden işgal edebilmek için devlet dışı aktörlere de ihtiyaç duyduğu açıktır. Bu minvalde partilere, üniversitelere, medyaya, sermayeye hatta futbola sızdığını ve girdiği her yeri mundar ettiğini biliyoruz.
Son örnek CHP oldu. FETÖ’nün siyasi ayağı yürüyüşe geçti.
Ana muhalefet liderinin terör ve casusluk şebekesinin tezlerini yaymak, MİT TIR'ları kumpası gibi Türkiye’ye yönelik sofistike bir saldırısını savunup devamını getirmek için sokaklara çıkmış olması hem siyaseten intihar hem ülkeye saldırıdır.
Bedenden bedene geçerek hayat bulan ve kendini gizleyerek varlığını sürdüren FETÖ zombisi şu an CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu kamuflajıyla boy göstermekte.
Zombi filmlerinden bilirsiniz. Çürüyüp kokuşmuş ölüler, kötü ruhların etkisiyle ayaklanır ve sağlıklı insanlara musallat olur. Amaç herkesi kendilerine benzetmek, etki altına almaktır.
Kokuşmuş FETÖ’nün ana muhalefeti bu hale düşürmesi üzüntü verici olmanın ötesinde tehlike işaretidir.
***
FETÖ ile mücadelenin “siyasi ayağı” da kapsaması talebi son derece haklı ve hayati bir taleptir. Her parti bunu yapmakla yükümlüdür.
İktidar partisinin FETÖ’yü ilk 2010’da sezdiğini, 2013 MİT kriziyle gerçek yüzüyle gördüğünü ve teşkilatlarından, meclis grubundan kazıyıp atmak için ciddi çaba sarf ettiğini biliyoruz.
AK Parti’de hala FETÖ üyesi-etkisi var mıdır?Bu lanetli yapının temel karakteristiğinin yalan ve takiyye olduğunu bildiğimiz için o gözle ve kararlılıkla bir daha bakmakta fayda vardır diyoruz. Erdoğan’ın partinin başına geçtiği günden beri verdiği mesajlardan bunu planlandığı, katı ve kararlı olduğu anlaşılıyor.
Öte yandan “damat” mevzuunun gerçekten mide bulandırdığını; AK Parti’yi haksız ve lüzumsuz bir suçlamayla yüz yüze bıraktığını; tabanda umutsuzluk-güvensizlik yarattığını; AK Parti Türkiye’nin omurgasını oluşturduğu için FETÖ ile mücadele konusunda hata yapma lüksü olmadığını; FETÖ’nün ise metastaz yapan habis bir ur olduğu bilgisini hatırlatmadan edemiyoruz.
MHP,FETÖ ile flört etmenin bedelini tepe yöneticilerini ayıplı kasetlere kurban vererek ödedi. 17-25 Aralık sonrası FETÖ tezlerini tekrar etmenin bedelini ise ortalıkta serseri mayın gibi dolaşan “üretilmiş muhalifler” marifetiyle ödüyor. Ancak Devlet Bahçeli’nin etkili bir FETÖ-savar olması riski azaltıyor.
HDP’ye girmiyorum bile. İnsan öldürerek siyaset yapan ve ülkeyi parçalamaya çalışan PKK’ya iki çift laf edemeyen bir partinin, başka bir terör ve işgal örgütüyle sınanması abesle iştigal olur.
***
CHP’ye gelince... Kokuşmuş kötü ruh, bedenini ele geçirmiş, Kılıçdaroğlu kimliğiyle Ankara’dan İstanbul’a yürüyor şimdi.
FETÖ, emniyet ve yargı içindeki yapısını harekete geçirip darbeci damarla mücadele ediyor görünümü ve Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk vd. davalar marifetiyle TSK’da kendine yer açmak istediğinde daha doğru refleks gösteren CHP, şu an o yapının kuklası durumunda.
17-25 Aralık kumpası ardından FETÖ sözcülüğüyle başlayan flörtün, FETÖ üretimi kasetlerin Meclis çatısı altına sokulmasıyla gayri ahlaki, gayri hukuki ve gayri siyasi bir boyuta ulaştığını, 2014 seçimlerinde FETÖ ablalarının abilerinin CHP için ev ev dolaşmasıyla CHP’nin FETÖ ile aynı yatağa girmesi demek olduğunu tespit etmiştik.
FETÖ’nün tezlerini yaymak, ülkeyi istila etmek için kullandığı kimi şüpheli isimlerin CHP tabanına ve yönetimine rağmen CHP’den milletvekili yapılması ise bünyenin FETÖ’leştiğinin bir göstergesiydi.
Şimdi ise FETÖ saldırısının siyaset ve medya ayağında bulunmuş, casusluktan hüküm giymiş biri için ülkeyi taammüden türbülansa sokmaya kalkıyor CHP.
Anlaşılan o ki FETÖ 1979’da başlattığı 15 Temmuz’da sonuçlandırmak istediği Türkiye’yi işgal girişiminde başarılı olamadı ama CHP’yi kolayca ele geçirivermiş.