15 Temmuz darbe–işgal girişimine yönelik en kritik davalardan olan Akıncı Üssü Davasını geçen hafta Sincan Ceza İnfaz Kurumu içindeki duruşma salonunda takip ettim. İzlediğim kısımda biri istihbaratçı eski bir kurmay yarbay, diğeri Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ı alıkoyan ekipten eski bir üsteğmen, iki sanık savunma yaptı.
“Özetle” derseniz, “savunma değil tam bir tiyatroydu” derim!
Eski üsteğmen yerine avukatı konuştu ve FETÖ üyelerinin tamamının başvurduğu argümanlarla “Müvekkilim hiçbir şey görmedi, duymadı, bilmedi”den ibaret ezbere bir reddiyeyi seslendirdi.
Eski kurmay yarbay ise hazırladığı gösteriyi bizzat kendisi sergiledi. Suçlamalara cevap vermek yerine siyaset yaptı. Tipik bir FETÖ’cü olarak Platon’dan, Mevlana’dan, Halil İnalcık ve Soner Yalçın’dan alıntılar yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ve ithamda bulundu. Mahkeme Heyeti’ne eleştiri adı altında iftiralar attı, yargılama sürecini alaya aldı. En mühimi, Türkiye’yi tehdit etti. Oradan kahramanlar olarak çıkacaklarını iddia etti.
Mahkeme Heyeti belli ki yargılamaya gölge düşmesin, “sanıkların savunma hakkı engellendi” türü suçlamalar yöneltilemesin diye hassasiyet geliştirmiş. Hiçbir ceza davasında müsaade edilmeyecek türden bir geniş zaman kullanımı var. 2-3 gün hatta bir hafta süren savunmalar bile yapılabildi 15 Temmuz davalarında.
***
15 Temmuz davalarını duruşma sektirmeden takip eden onlarca müşteki avukatla görüştüm. Son derece adil bir yargılama olduğunda, sanıkların savunma adında FETÖ propagandası yaptığında hemfikir hepsi.
Başka ortak kanaatleri de var. Sanıkların suçüstü derdest edildiklerinde ve devam eden çapraz sorgularda suçlarını itiraf ettiklerini, iddianamelerin omurgasının bu ifadelerle oluştuğunu, suçlar HTS kayıtları, sanık ifadeleri, kamera kayıtları gibi delillerle somutlaşmış olmasına rağmen mahkeme sürecinde reddettiklerine dikkat çekiyorlar.
Sanıkların savunma hakkını suçlamaları cevaplamak yerine propaganda yapma imkanı olarak gördüğünü, ceza muhakemesinde kullanılan ve ses-görüntü kaydını sağlayan SEGBİS sistemine kayıt düşmek için değerlendirdiğini, yani aslında günün birinde bu kayıtların kendilerine delil olacağına inanıyorlar.
Örgütün hapishane ortamında örgütlenerek iç denetim sağladığına, oradan çıkacaklarına dair inancın terörist başının mesajlarıyla taze tutulduğunu, “15 Temmuz tiyatrodur, kontrollü darbedir” şeklindeki FETÖ söylemleri CHP tarafından tekrarlandıkça sanıkların rahatlayıp şımardığına ve bu destekleri savunma adlı tiyatrolarına dayanak yaptığına işaret ediyorlar.
ByLock’tan beraat eden bazı isimlerin daha sonra ya Eagle, ya ankesörlü telefon gibi başka bir iletişim ağına takılarak yeniden yargılanıyor olmasını anlamlı buluyorlar.
***
Sadece dün, 6-7 ayrı haber düştü ajanslara, yeni gözaltına alınan FETÖ’cülerle ilgili. Fetullahçı Terör Örgütü ne hedefinden ne sinsiliğinden vazgeçmiş değil yani! Türkiye’nin kararlılığına, davalara, takiplere rağmen hala sızabileceği delik arıyor FETÖ.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan’ın ifade ettiği gerçek demek hala orada duruyor: “FETÖ 15 Temmuz’da TSK içindeki mensuplarının bir kısmını darbe girişiminde kullandı ama bir kısmını da ihtiyaten kullanmadı. Soruşturmalar bu yüzden var.”
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in üç yıl gecikmeyle de olsa CHP Genel Başkanını yalanlaması ve “15 Temmuz bal gibi darbedir” demesi önemlidir ama şu daha önemlidir:
Darbeye tiyatro diyen, darbecilere selam vererek girdiği güvenli evde sabahı umutla bekleyen ve 15 Temmuz’un daha birinci yılında, iddianameler tamamlanıp yargılamalar henüz başlayacakken “Türkiye’de adalet yok” mesajı vermek için Ankara’dan İstanbul’a yürüyen Kemal Kılıçdaroğlu, pozisyonunu aynen koruyor. “FETÖ’nün siyasi ayağı Saray’da oturuyor” lafı FETÖ’nün beceremeyip yarım bıraktığı hedefe saldırının sürdüğünü gösteriyor.