FETÖ kılıktan kılığa giren bir örgüt.
Örgüt mensuplarının giremeyeceği bir delik yok.
Yeter ki bir açık bulsunlar.
Her türlü kisveye bürünmek konusunda pek bir mahirler.
O yüzden hiç kimse FETÖ’cüleri hep başka yerde arama hatasına düşmemeli.
FETÖ ile mücadelede esas alınması gereken duyarlılık bu bakış açısını kuşanmaktan geçiyor.
Aksi takdirde içlerine maharetle sızan FETÖ’cüleri bilmeden sahiplenmek gibi bir azim hatanın içine düşebilir herkes ve her kesim.
Pensilvanya’daki iblisin 15 Temmuz’dan sonra mensuplarına verdikleri talimat bu doğrultuda: “Renklenin!”
Manası gayet açık: Her yere sızın!
Her cemaate, her tarikata, her partiye, her sivil toplum örgütüne....
FETÖ’nün kripto unsurları bu talimat doğrultusunda sızmaya başladılar.
Bilinen örgüt elemanlarından bir kısmı da “pişmanlık!” kisvesinin altında başka mecralar açtılar kendilerine.
FETÖ’cülerde taktik ve hile bitmez.
Aldatmak ve kandırmak konusunda kimse onların eline su dökemez.
Hep aldatılanlardan ve kandırılanlardan olmak istemeyenler kılı kırk yarmalıdırlar.
Kurumsal asabiyetlere gerek yok.
“Bizim cemaatimizde, partimizde, tarikatımızda asla!” demeye gerek yok.
Zira bu örgütün arkasındaki şeytani akıl, dünyaya yön veren bir devletin istihbarat aklı.
Hem ajan devşirmekte, hem de ajan yerleştirmekte en hünerli bir akıl.
“Üst akıl” denilen olguyu unutanlar, her türlü operasyona açık hale gelirler.
O yüzden hep bir takip ve teyakkuz hali şart.
Devletin ve toplumun kılcal damarlarına yerleşmiş bir virüsü temizlemek için bir üst akla ve o aklın öncülüğündeki operasyonel birimlere ihtiyacımız var.
Bir radar gibi her yeri tarayan uyanık gözlerimiz olmalı.
Her sızıntıyı keşfedecek kriterlerimiz olmalı.
Gerçekten pişman olanlarla pişmanlık kisvesine bürünenleri ayrıştıracak basiretimiz ve ferasetimiz olmalı.
Kimi nasıl kazanacağımızı bilen akla ihtiyacımız olduğu gibi kimi nasıl imha edeceğimizi bilen akla da ihtiyacımız olduğunu unutmamak gerek.
Tayin, terfi ve atamalarda çok dikkatli olmamız lazım.
Özellikle de devletin kritik birimlerine alınacak kişilerin derin bir süzgeçten geçirilmesi gerek.
Geçmişleri bir biçimde şaibeli olan hiç kimse asla kritik görevlere getirilmemeli.
Devletimizin güvenliği ve milletimizin selameti için bu teyakkuz halinin devam etmesi şart.
Ölümcül FETÖ virüsü tamamen bitirilinceye kadar herkes üstüne düşeni yapmalı. En ufak bir gevşeklik ve ihmal FETÖ’nün yeniden toparlanmasına veya başka yapıların süreç içinde FETÖ’ye dönüşmesine yol açabilir.
Unutmamalıyız ki Erdoğan’ı alaşağı etmeyi kendine görev edinmiş bir emperyalist ülke, mevcut FETÖ yapılanmasının yanına başka türlü çalışan yeni FETÖ yapılanmaları eklemek için elinden geleni yapacaktır.
Hâlâ süregiden FETÖ operasyonları bize şunu gösteriyor: Bu örgüt hâlâ devletin ve toplumun içinde varlığını sürdürüyor. Tehdit farklı kılıklarla devam ediyor.
Cumhurbaşkanımızın bu konudaki duyarlılığı biliniyor.
Hükûmetimizin bu konudaki kararlılığı ortada.
İstanbul ve Ankara başta olmak üzere diğer illerimizin Cumhuriyet Başsavcılarının duyarlılıkları gerçekten her türlü takdirin üstünde.
İki şeye birden dikkat ederek FETÖ ile mücadeleyi tavizsiz sürdürmeliyiz.
Bir: FETÖ’nün değirmenine su taşıyacak mağduriyetler oluşturmamak.
İki: Şüpheli ve şaibeli kişileri asla kritik makamlara getirmemek, var olanları da acilen kızağa almak.
İkinci kategori için yeni bir mücadele aklına ihtiyaç var. Çünkü bu tür kişiler yargıdan kurtarabiliyorlar kendilerini. Sonuçta yargı, objektif delile bakıyor.
Devletimizin beka sorunu yaşadığı bir dönemde geçmişteki iltisakları, ilişki tarzları, savunma biçimler, yakınlık ölçüleri vb. kriterler büyük önem taşır. Şaibe ve şüphe karantinayı gerekli kılar.
Benim önerim; farklılaşarak hayatiyet kazanmaya çalışan ölümcül FETÖ virüsüne karşı devletimizin bağışıklık sistemini diri tutacak bir yeni karantina sürecinin acilen devreye alınmasıdır.