Biz, sonradan nadim olan salim arkadaşların katıldığını sanıyorduk ama FETÖ lideri Fethullah Gülen de Talat Aydemir’in başarısız darbe girişiminde yer almış.
Kendisi anlatsın: “İhtilâl teşebbüsü olmadan bir ay evvelinden hazırlıklara başlandı. Bize hakiki mermi verdiler. Karda kışta, tel örgü boyu nöbet tutuyorduk. Son gece hepimiz pür heyecandık. Radyo Evini bir onlar, bir bizim taraf teslim alıyordu. Önce ihtilâl ilan ediliyor, ardından ‘asiler bastırıldı’ deniyordu. 28. Tümen hükümet tarafındaymış. Tabii ki, biz bunun farkına daha sonra vardık. Üzerimize uçaklar uçmaya başladı. Niyetleri Mamak’ı ortadan kaldırmakmış. Bizim taraf teslim oldu. Sabah umumî bir içtima yapıldı. İçtimada silahlar da yanımızdaydı. Ceza olarak silahlarımızın mekanizmalarını aldılar. Elimizde sadece boru gibi bir demir parçası kalmıştı.”
Demek ki, FETÖ liderinin hayatı “meşru hükümetlere” savaş açmak ve başarısız darbe girişimlerinin içinde yer almakla geçmiş.
Bu defa (Aydemir’in düştüğü hataya düşmemek için) işi sağlama aldı, Amerikalı dostlarının yardımıyla darbeye kalkıştı ama yine başarısız oldu.
Elinde sadece boru gibi bir demir parçası kaldı.
Latif Erdoğan, “Bu adam hasta... Sürekli darbe düşünür. Bir darbenin lideri olmak ister. Hayatı böyle hayaller kurmakla geçmiştir. Bu adamı zapturapt altına alıp tedavi etmek lazım” derdi de, inanmak istemezdik.
Bu adam hem hasta, hem de hainmiş.
Sonucu ağır oldu ama 15 Temmuz’da bunu tecrübe etmiş olduk.
İki vicdansız
Bilmem kaç saatlik istihbarat zaafı diye başlık atıp, başlıkla ilgisi bulunmayan bilgileri alt alta sıralamak bir “gazetecilik” başarısı sayılabilir, tamam da, “Hiçbir şey değişmeyecekti” sonucunu çıkarmak, başkalarının bu sonuca razı olmasını beklemek de ne oluyor?
Bu gayretkeşlik karşısında ne söylenebilir?
Herhalde şu:
Kimi korumaya çalışıyorsunuz ya da neyi önlediğinizi düşünüyorsunuz bilmiyorum ama “Hiçbir şey değişmeyecekti, istihbarat örgütümüz zaaf göstermeseydi de darbe olacaktı” demek (bunu demeye getirmek) biraz vicdansızlık oluyor.
Hiçbir şey değişmese de, o kadar insan ölmeyecekti.
Bunu yeterli bulmuyor musunuz?
Hazır konu açılmışken, biraz gerilere gidip öznesi belirsiz hüküm cümleleri kuran internet sitesinin “entelektüel” yazarını hatırlamamak haksızlık olur.
Hatırlayalım:
Murat Belge, “Darbe bastırıldıktan sonra halk sokaklara indi” diye yazmıştı.
Hayatını militarizmle mücadeleye adadığını söyleyen, “temenni etmem ama” ifadesinin arkasına sığınarak sürekli 27 Mayıs benzeri bir kalkışmaya duyduğu özlemi dile getiren bu arkadaşın FETÖ liderinden farkı, küfürlerini ironiyle çerçeveleyerek sunması...
FETÖ lideri, darbeye direnen yığınları “bir sürü ahmak” diye nitelemişti.
Murat Belge endirekt aşağılamayı tercih ediyor. Bu cahil halkın darbeye direnebileceğine, hele darbecileri derdest edip kolluk güçlerine teslim edebileceğine, 15 Temmuz’da böyle şeyler yapmış olduğuna inanmak istemiyor.
Entelektüel olduğu için de merak geliştirip sormuyor: “Madem halk darbe bastırıldıktan sonra sokaklara indi... Bu kadar nasıl öldü?”
Resmî verilere göre, darbecilerle çatışırken hayatını kaybedenlerin sayısı bugün itibariyle 251. Yaralı sayısı ise 1400...
Bir de yazıyla tekrarlayalım:
İki yüz elli bir ölü, bin dört yüz yaralı.
İntihar etmediklerine ya da “bastırılmış darbenin tanklarına” kafa atmadıklarına göre, bu kadar insan nasıl öldü?
Murat Belge’nin buna bir cevabı var mı?