Cumhurbaşkanı Erdoğan dün CHP Lideri Kılıçdaroğlu'na 250 bin liralık tazminat davası açtı.
Kılıçdaroğlu Salı günü partisinin Grup Toplantısında; "Buradan ilk kez söylüyorum, FETÖ'nün bir numaralı siyasi ayağı, Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden zattır. Versin mahkemeye ispat edeceğim" demişti.
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay da; “Hodri meydan; Erdoğan kendisine yönelik bu ithamdan dolayı genel başkanımız hakkında dava açmalıdır. Yüreği yetiyorsa bunu yapsın” dedi.
Demek yüreği yetiyormuş ki, Sayın Cumhurbaşkanı gereğini yaptı. Şimdi sıra daha önce de böyle iddialı konuşup sonra lafının arkasında duramayan Kılıçdaroğlu’nda...
Kılıçdaroğlu’nun yaptığı psikolojik harp saldırısıdır. Üslubu çirkin, duruşu sakildir. Bu ülkede Cumhurbaşkanlığı makamı işgal altında değildir. O makamda halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı bulunmaktadır. Yalan konuşmakta, iftira atmaktadır.
Yalan konuşuyor çünkü kastettiği “ne istedilerse verdik” sözü, FETÖ ortada yokken, iyi niyetle, milli ve dini bir hizmet yaptığına inanılan bir cemaat için söylenmiştir. Ecevit’ten Demirel’e, Özal’dan Erdoğan’a, Gülen okullarının öğrencilerini ağırlayan Genelkurmay Başkanından Anayasa Mahkemesi başkanına kadar hemen herkes bu cemaate o dönem iyi niyetle bakmıştır.
FETÖ gerçek yüzünü 7 Şubat 2012 MİT krizi ile göstermiş, 2013’teki Gezi ve 17/25 Aralık 2013’teki yolsuzluk susturucusu takılmış siyasi darbe teşebbüsleri ile hükümete/devlete savaş açmıştır. Akabinde Ocak 2014’teki MİT tırlarını durdurma ihanetini işlemiştir.
FETÖ’nün gerçek yüzünü ilk gören Sayın Erdoğan’dır. 2012’den itibaren de FETÖ ile mücadeleyi, uzun süre en yakın dava arkadaşlarının desteği olmadan hayatını riske atarak yapan da Erdoğan’dır.
İnsaf, vicdan sahibi herkes biliyor ki, Erdoğan olmasaydı Türkiye ABD desteğiyle FETÖ’ye teslim edilecekti.
Sayın Cumhurbaşkanı 15 Temmuz alçak darbe girişiminde ailesi ile birlikte hedef alınmış, canına kastedilmiş, Allah’ın yardımı ve milletin desteği ile ihanetin yangını söndürülmüştür.
En önemlisi FETÖ’nün ve onunla işbirliği içinde olan PKK’nın ihanetlerinin arkasında bir şer ittifakı olduğu görülmüş, 15 Temmuz’da başarılı olamayan “üst akıl” Türkiye’ye, Suriye üzerinden saldırıya geçmiştir.
Kılıçdaroğlu’nun yaptığı; şer ittifakının ihanetine dur diyen, hala birkaç cephede birden Haçlı zihniyetinin bugünkü sahipleri ile mücadele eden, ardında millet desteğinin bulunduğu bir lidere insafsızca saldırmaktır.
Bu saldırıları ile Kılıçdaroğlu FETÖ elebaşı Gülen’in yanında, izindedir. 15 Temmuz’a Gülen’in ağzı ile “kontrollü darbe” derken de Gülen’le omuz omuzadır.
FETÖ kendini açık ettiğinden beri Erdoğan bu ihanet örgütüyle mücadele etti. Pekiyi Kılıçdaroğlu ne yaptı?
Kılıçdaroğlu’nun FETÖ ihanetlerindeki duruşunu hatırlatayım:
7 Şubat 2012 MİT krizinden bir hafta önce CHP lideri, "yargıda cemaat kadrolaşması var diyemem” dedi.
Gezi militanları için “onlar bir diktatöre ders verdiler ve ona diz çöktürdüler” diye konuştu.
5 Aralık 2013 tarihinde, yani 17-25 Aralık darbe girişimlerinden 12 gün önce CHP heyeti Kemal Kılıçdaroğlu önderliğinde ABD'de cemaat heyetiyle görüştü. Türkiye'ye dönüşünde CHP'liler, "yakında öyle şeyler açıklanacak ki Erdoğan ülkeyi terk edecek" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, örgütün montaj kasetlerini parti grup toplantısında tüm Türkiye'ye dinleterek Fetullahçı hainlerin her iftirasını medya ile paylaşarak bir FETÖ üyesi gibi hareket etti.
20 Ocak 2014’te durdurulan MİT tırlarıyla ilgili CHP liderinin söylediği şuydu: “Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin uluslararası alanda meşruiyeti tartışılır konuma getiriliyor…”
Yerel seçimlerden sonra CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler "Her ne kadar parti yönetimimiz inkâr etse de 30 Mart seçimlerinde CHP cemaatle ittifak yaptı” dedi. Disipline sevk edilince de partisinden istifa etti.
25 Aralık 2015’te Kılıçdaroğlu, "Fethullah Gülen ile ilgili ne düşünüyorsunuz" sorusuna "mazlumun yanında oluruz" cevabını verdi.
3 yıldır Kılıçdaroğlu’nun başdanışmanlığını yapan Doç. Dr. Fatih Gürsul, FÖTÖ’ye üye olmak suçundan 15 gün önce 10.5 yıl ceza aldı.
İşte ispatı. FETÖ’nün 1 numaralı siyasi ayağı Kılıçdaroğlu’dur…