Paralel örgütün polis ve yargı içindeki ayaklarıyla başladı süreç..
Medya ve finans ayağına doğru ilerledi..
Şimdi görece ‘in’lerine iyiden iyiye girilmiş gibi görünüyor.
Sembolik bazı isimler ya da markalara dönük olarak yapılan operasyonları görüyorsunuz..
Zaman Gazetesi’ne kayyum atanması,
İpek Medya’nın tasfiyesi,
Boydak’ların tutuklanması falan...
Pek çok açıdan sembolik sayılabilecek adımlar bunlar elbette..
Geriye dönüp paralel yapının neler yaptığına baktığınızda “doğru hamle” diyebileceğiniz gelişmeler..
Ama nedense içimden bir ses “kimbilir daha kaç ‘Boydak’ var” diye soruyor..
Sanki iki Boydak gözaltına alınırken, yüzlerce Boydak’dan daha tehlikeli adam, ‘nedamet getirdik’ numarasıyla, hem de bizzat devletle iş yapmaya devam ediyor gibi geliyor bana..
***
Geçen yazdığımda çok tartışıldı..
Bu kayyum atanması ile ortaya çıkan tabloya alternatif başka çözümler aranabilirdi..
Örneğin, iki televizyon iki gazete, bir radyodan oluşan İpek Medya Grubu’na kayyum atanmaktansa el konabilirdi..
Zaman Gazetesi için de durum böyle..
Kayyum ile vakit kaybetmeye gerek yok..
Devam eden dava bir ‘terör örgütü’ davası ise eğer..
Bu yapılar ‘terör örgütü’ ile ilişkilendiriliyorsa..
Devlet saniye beklemeksizin buralara el koyar..
Hiç kimse de Anayasa’daki “... basın-yayın araçları, suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz... “ ifadesinin arkasında saklanmasın.. Anayasa, terör örgütlerinin medya kurabilmesine referans olarak gösterilir mi hiç?
Böyle saçma şey olur mu?..
Hangi devletin yasaları, anayasası, suç örgütü olduğu tescillenmiş bir yapının televizyon kanalı kurup işletmesine izin verir..
Yapın Paris’te DAEŞ TV, New York’ta El Kaide TV, görelim.. Bak nasıl el koyuyor devlet..
***
Fakat elbette bu el koyma süreci de doğru işletilmeli..
Misal şimdi Işık Sigorta ile Bank Asya’ya el kondu sözüm ona..
Oralara profesyonel yönetim atandı..
Gafletten mi yoksa ihanetten mi bilinmez, ama oralarda çalışanlar, şirketlerinin hâlâ Fethullahçı örgütün kontrolü altında olduğunu söylüyor..
Meğer Işık Sigorta Genel Müdürlüğüne getirilen kişi, bizzat kolunda Fethullah Gülen imzalı saat taşıyan bir cemaat mensubuymuş..
Arabasında Burç Fm ayarlı..
Telefonunda haber takip ettiği uygulama örgütün devlete meydan okuyan sözde haber sitelerinin uygulamaları..
Çocukları hâlâ örgütün okullarında okuyor..
Devlet her şeyi biliyor..
Fethullahçı Örgüt tarafından atanmış genel müdür yardımcılarına dokunmadı bile..
Eğer, fiziksel bütünlük olarak ‘Hocaefendimize yâr olmadı devlete de bırakmam’ zihniyetiyle batırmaya çalışıyorsa, bunu en kısa zamanda görürüz zaten..
***
Ama bu örgüt böyle çalışıyor..
Varlıklarını borçlu oldukları yere vakti geldiğinde borçlarını ödüyorlar..
O örgüt üyelerini serbest bıraktırmak için hakimliklerini yakan iki adamı hatırlasanıza..
Hangi motivasyon size hakimliğinizi yaktırabilirdi ki?
Kaçmaz!
Önceki gün Ekrem Dumanlı hakkında yakalama kararı çıktığında, ekrandaydım..
14 Aralık soruşturmasından sonra serbest kaldığında “kaçacak” dedik..
“Koskoca Ekrem Dumanlı ya hu” dediler.. ‘O da kaçmaz herhalde’..
E kaçtı..
Şimdi benzer sözleri ‘Can Dündar’ için duyuyorum..
Medya sektöründeki ağırlıkları bakımından karşılaştırın..
Ekrem Dumanlı ile Can Dündar’ı yani..
Bir dönemin en büyük medya grubunu yöneten isimdi..
Devlet televizyonu TRT’de yüksek bütçeli programlar yapardı..
TRT’nin en büyük kanallarından birini tamamen kontrolü altında tutardı..
Böyle bir adamdı Ekrem Dumanlı...
Bu referanslara bakarak “kaçmaz” dediler..
Kaçtı..
Şimdi de ‘Can Dündar’ için ‘kaçmaz’ diyorlar..
Kim bilir belki de ‘kaçmaz’..
Kalın sağlıcakla..