Binlerce insanın meslekten atılması, gözaltına alınması ve tutuklanması, beraberinde gittikçe artan şikâyetler getiriyor. Anne babalar, en yakınlar mustarip. Bu durumdan en fazla masum çocukların etkileniyor olmasının vicdanları sızlatmaması mümkün değil.
Sıkıntı nerede? Adalet terazisinin, suç ile ceza arasındaki orantıyı tesis edemeyecek olmasından endişeleniyoruz.
Karşımızda F. Gülen diye bir insafsızın, vicdansızın, haininin 40 yıldır sinsi şekilde devletin kurumlarını ele geçirerek, 15 Temmuz’da teşebbüs ettiği kanlı bir darbe gerçeği var. 241 şehit verilmiş, 2 binden fazla yaralımız var. Meclis’imiz bombalanmış, Cumhurbaşkanlığı külliyesi bombalanmış. Savaş uçakları polis özel harekât merkezini bombalamış, tanklar insanımızı ezmiş, helikopterlerden ateş açılmış... Bu topraklarda benzeri görülmemiş bir canavarlık, vahşet sergilenmiş.
Milletçe bunun hesabının sorulmasını istiyoruz. Canilerin, katillerin, onlara emir/talimat verenlerin en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyoruz. Bunlara idam cezası verilmesi bile halkın talebidir.
Elebaşı F. Gülen’dir. Onun etrafındaki kozmik bir kadro- kimine göre 100, kimine göre 500 ile 1000 kişiden oluşuyor- darbe teşebbüsünden birinci derecede sorumludur. Yıllardır sinsice hazırlığı yapılan darbenin bunlar içindedir. Bunlar da en az darbe teşebbüsünde silah kullanan, masum vatandaşlarımızı katledenler kadar suçludur.
Geriye kalanları ben 25 Aralık 2013 darbe teşebbüsünü esas alarak ikiye ayırıyorum. Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensupları ve Gülenist militanlar... (25 Aralık öncesinin hesabı sorulmaya kalkılırsa, yardım ettikleri, destek verdikleri iddiasıyla suça bulaşmamış kimse, bilhassa yönetici/idareci, medya patronu, yazar, akademisyen bulmakta zorlanırız...)
FETÖ mensupları; devlet kurumları içerisinde amirlerinden değil, doğrudan Pensilvanya’dan talimat alan aklını, vicdanını F. Gülen’e teslim etmiş, her türlü hukuksuzluğun, gayrı meşruluğun içine girmiş, kumpaslarda, cinayetlerde, sınav yolsuzluklarında rol almış insanlardır. Bu yapıdan haberdar olarak elindeki maddi imkânları FETÖ için kullanan işadamları da aynı kategoridedir... Hepsi millete ve devlete ihanet etmişlerdir. 15 Temmuz darbe teşebbüsüne giden yolda fiilen çalışmışlardır. Bunar darbeciler gibi en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Bunlara merhamet edilmez. Çünkü darbeciler ve bu darbe destekçileri, şayet 15 Temmuz’da başarılı olsalardı hiçbirimize acımayacaklar, en az 1 milyon millet evladını sorgusuz sualsiz bir hafta içinde katledeceklerdi...
Gülenist militanlara gelince. Bunlar bir darbe hazırlığından haberi olmayan ama 25 Aralık’a rağmen Pensilvanya’daki şarlatana Mehdi, “beklenen salih zat” olarak inanan, iliklerine kadar Erdoğan düşmanlığı ile doldurulmuş derin hipnoz altında, aklını ve vicdanını kaybetmiş kimselerdir. Bunlar, 25 Aralık’a darbe demediler. Bunlar Ocak 2014’te MİT TIR’larının durdurulmasına ihanet demediler. Bunlar CHP’ye ve HDP’ye kapı kapı dolaşıp (bilhassa öğretmenler) oy istemeyi içlerine sindirdiler. (Oy vermek başka, talimatla kapı kapı dolaşmak başka...) Zaman gazetesinin “CHP-HDP restorasyon hükümeti” teklifine sarıldılar. Darbeye giden yolda hükümete/devlete kafa tutan Feto’ya destek verdiler. Cezayı hak etmediler mi?
Bir de rızık endişesi ile FETÖ kurumlarında çalışıp, bu yapıya destek vermeyen, geçmişte bir şekilde bunlarla teması olmuş ama 25 Aralık’tan sonra ilişiğini kesmiş olanlar var. İşte adaletin terazisi burada hassas terazi olmak zorunda.
Kuru ile yaşı ayırma adına bu kategoridekiler için tutuksuz yargılamayı esas almak çok önemli.