CHP eski Ankara Milletvekili Sinan Aygün’ün “rüşvet” iddiası, görünen o ki ispattan yoksun.
Aygün’ün kamuoyuyla paylaştığı bilgiler şahsen beni tatmin etmedi.
Elinde yargıya taşıdığı başka deliller, yani basın toplantısında ve televizyon ekranlarında paylaşmadığı başkaca deliller var mıdır bilmem.
Mahkeme aşamasında gerçek ortaya çıkar.
Ben şu evrensel hukuk kaidesine inanırım: “Müddei iddiasını ispatla yükümlüdür.”
Aygün’ün de iddiasını ispatlayıp ispatlayamadığını süreç içinde göreceğiz.
O yüzden şimdiden sadece iddialar üzerinden taraf tutmayı hukuken de ahlaken de sorunlu buluyorum.
En başından itibaren söylediğim budur: Ortada yargıya intikal etmiş vahim iddialar var. Bu iddiaların doğruluğu-yanlışlığı üzerinden tarafgirlik siyaseti yanlıştır. Bırakalım yargı kararını versin.
Beni bu olayda asıl ilgilendiren konu, FETÖ iddiaları oldu.
Aygün, benim ve Cem Küçük’ün katıldığı Latif Şimşek’in Beyaz TV’deki “Dinamit” programında gayet açık bir dille Mansur Yavaş’ın 2014’te etkili FETÖ’cüler tarafından ikna edilerek CHP’ye monte edildiğini söyledi.
Önce o FETÖ’cülerin ismini vermedi.
Sonra Latif Şimşek’in cep telefonuna gelen ismi sorması üzerine “Evet, doğrudur!” deyip teyit etti.
Şimşek’in sorduğu ve Aygün’ün de teyit ettiği, Ayhan Atalay’dı.
Başka iki isim daha konuşuldu. Aygün onları da doğruladı.
Hatta işi siyaseten daha ileri bir noktaya taşıdı. Dedi ki: “Bu FETÖ’cü isimler Bülent Kuşoğlu’yla irtibatlı. Bu operasyonu onun bilgisi dahilinde yaptılar.”
Mealen dediği buydu.
Bülent Kuşoğlu dediği şu an CHP’nin genel Başkan yardımcılarından biri. Ankara Milletvekili.
Ayhan Atalay’ı tanımam bilmem. İlk defa adını o programda duydum.
Aygün’ün iddiasına göre kendisi FETÖ’nün ATO imamıymış! Ve şu an firari imiş!
Aygün, CHP Genel Başkanının talimatıyla Mansur Yavaş ile adaylık için görüşmeye gittiğini, Yavaş’ın da ülkücü gelenekten gelen birisi olarak kendisine yapılan bu teklifi hakaret telakki ettiğini belirterek ret cevabını verdiğini, bunun da tarafından bizzat Kılıçdaroğlu’na ilettiğini açıkladı.
Sonradan bahsi geçen FETÖ’cülerin Yavaş’ı ikna ettiğini vurguladı.
Bu yakın tarih CHP siyasetinin yazımında çarpıcı bir itiraftı.
Sonuçta bu da bir iddiaydı elbette.
Doğruluğunu-yanlışlığını ancak adı geçenlerin açıklamalarıyla yorumlayabileceğimiz bir iddia...
Peşinen hiçbir iddiayı tastamam doğru kabul ederek taraf tutamayız. Siyaseti bu yanlış ve hukuksuz tarafgirliklerin aracı kılarak yıpratma yoluna da gitmemeliyiz.
O nedenle tarafların mutlaka bu FETÖ iddiası konusunda açıklama yapmaları elzemdir.
Aksi takdirde Kılıçdaroğlu ve CHP “FETÖ’nün siyasi ayağı” bahsinde ciddi bir suçlamanın muhatabı olur.
Burada taraflar bellidir:
Kılıçdaroğlu, Kuşoğlu ve Yavaş.
Kamuoyu her üç isimden de söz konusu iddia konusunda bir açıklama bekliyor.
Kuşoğlu, Aygün’ün konuk olduğu CNN Türk’e telefonla bağlanarak bu olayla zerre kadar alakası olmamakla birlikte adının niye bu olaya karıştırıldığını sitemkâr bir dille sordu.
Aygün de kendisinden özür diledi.
Bu kişisel özrün elbette bir önemi var. Lakin asıl açıklığa kavuşturulması gereken konu, o FETÖ’cü isimlerin kendi bilgisi dahilinde Mansur Yavaş’la ilişkilendirilip ilişkilendirilmediğidir.
Kuşoğlu bu konuda bir açıklama yapmalıdır.
Aygün’ün iddiası vahimdir.
Aygün, Mansur Yavaş’ın bir “FETÖ projesi” olarak CHP’ye monte edildiğini iddia ediyor.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun da Yavaş’ın da asıl bu iddiaya cevap vermesi gerekmez mi?