Son dönemde Fethullahçı terör örgütünün finans ayağına yönelik yargı operasyonları artmaya başlayınca bir anda nedamet getirenler çoğalmaya başladı. 1 Kasım 2015’te Türk milletinin zaferi kesinleşinceye kadar hala Fethullahçı örgüte finans sağlayan işadamları da işledikleri suçların bedelini ödemekten kaçamazlar. Şimdi numaradan nedamet getirmeye kalkan bu FETÖ finansörleri hakkında devletimizin çeşitlik kurumlarında hazırlanmış istihbarat raporları çok nettir. 17-25 Aralık sürecinde Türk devleti aleyhine aktif faaliyetlerde bulundukları resmi istihbarat raporlarına dahi girmiştir ve FETÖ ile mücadelede öncü savcılarımızın bu şirketlerle ilgili soruşturma süreçleri devam etmektedir...
Öte yandan birkaç gündür Kanal 24’te sabahları sürekli aynı konu üzerinde duruyorum... Maalesef hala AK Parti içinden bazı siyasetçiler FETÖ ile mücadelenin Türkiye Cumhuriyeti Devleti için yaşamsal önemde olduğunu kavramamış durumda. Bunların içinde bakanlık yapmış olanlar dahi var. Hala sırf eskiden dost oldukları için FETÖ’cü işadamlarıyla kanka olanlar ve onları himaye etmeye kalkanlar var. Devletin ve yargının elindeki somut bulgulara rağmen bazı siyasetçiler çeşitli sebeplerle soruşturmaları engellemeye kalkarlarsa buna skandal denir. Bu asla kabul edilemez bir olaydır. AK Partili tüm siyasetçiler iyi anlamalı ki FETÖ ile mücadele bir parti işi değildir. Bu büyük harfle DEVLET işidir. FETÖ ile mücadele geri dönülemez bir DEVLET politikasıdır. FETÖ ile mücadele konusunda ant içmiş büyük liderimiz Recep Tayyip Erdoğan da FETÖ’yü himaye etmeye girişen siyasetçi tavırlarından çok rahatsız olduğunu defaatle ifade ediyor. Cumhurbaşkanımız her seferinde polislerimizi, MİT mensuplarımızı, savcılarımızı ve hakimlerimizi FETÖ ile hukuk içinde mücadele etmek konusunda cesaretlendiriyor. Fakat bazı siyasetçiler devletin işleyen sürecini aksatmak yönünde davranıyor. Yeniden söylüyorum FETÖ ile mücadele AK Parti meselesi değildir, bir DEVLET politikasıdır. Devletimize karşı suç işleyen Fethullahçı şirketleri ve finansörleri de kimi AK Parti kodamanları kurtaramaz. Devletin çıkarları ve hukuk ne gerektiriyorsa o yapılır.
1 Mart 2014’teki kongrelerinde TUSKON Başkanı Rıza Nur Meral isimli Fethullahçı militan saldırganca kürsüden Recep Tayyip Erdoğan’a hitaben şöyle haykırmıştı: “Yakın gelecekte kimlerin inlerde yaşadığını, kimlerin saklanacak delik arayacağını, kimlerin müsvedde kimlerin asıl olduğunu herkes görecek.” Bu alçakça konuşmayı ayağa kalkıp elleri patlayıncaya kadar alkışlayan FETÖ’cü işadamları video kayıtlarıyla açık seçik ortadadır. AK Parti’den bir siyasetçinin Recep Tayyip Erdoğan’ın saklanacak delik arayacağını söyleyen bir çeteci finansöre kefil olması gerçek bir skandaldır. Bunu yapan siyasetçilerin hepsinin de menfaat temininden ya da kötü niyetinden yaptığını düşünmüyorum. Dediğim gibi bazı siyasetçiler de devletin güvenlik ve istihbarat işlerinden anlamadığı için bunu yapıyorlar. FETÖ’nün örtülü faaliyet yürüten finansörleri bu siyasetçileri kandırıyorlar. Bunlara tağşişçi finansör de deniyor istihbarat literatüründe. Mesela çok başarılı bir Orman ve Su İşleri Bakanı olan Veysel Eroğlu bu kandırmanın çok net bir örneği. Devletin hakkında soruşturma yürüttüğü FETÖ finansörlerinden bazıları daha birkaç gün önce Eroğlu’na gidiyor ve FETÖ ile alakalarının olmadığı yalanını söylüyor. Oysa bu FETÖ finansörleri hakkında tonlarca delil ve yürüyen bir soruşturma var. Eroğlu da bilgisi eksik olduğundan bunlara inanıyor ve kefil olduğunu belli yerlere söylemeye kalkıyor. Bu koşullarda polisler, savcılar ve hakimler görevlerini nasıl rahatça yapacak? Su işlerinden çok iyi anlayan Veysel Eroğlu’nu sever sayarım ama lütfen güvenlik, istihbarat ve hukuk gibi hassas konulara karışmasın. Cumhurbaşkanımızın da defalarca ifade ettiği gibi bırakın polislerimiz MİT mensuplarımız, savcılarımız ve hakimleriniz görevini özgürce yapsın. Cesaretle ve yüreklice FETÖ’nün üzerine giden polislerimizin, istihbaratçılarımızın, savcılarımızın ve hakimlerimizin cesaretini kırmaya hiç kimsenin hakkı yoktur...