Bir karşılaştırma, Kılıçdaroğlu'nun ABD gezisine geniş açıdan bakmayı kolaylaştırır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Kazakistan'da 28 ülkenin üye olduğu Asya zirve toplantısında iken CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da Amerika'daydı.
Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin ile de görüştü. Türkiye'nin Avrupa'ya gaz akımı için uluslararası dağıtım merkezi olması yolunda adım atıldı.
Kılıçdaroğlu ise ABD'ye gitti, sırlarla dolu kamuflaj temaslar yaptı geldi.
Bir defa kendisi "icazet almaya gitmedim" dese de, muhalefetin aday belirleme sıkıntısı/sancısı çektiği sırada "icazet" şüphesi elbette kafalara takılır.
Bu gezinin, "Haziran 2023'teki seçimlerle hiç alakası yok" demek, insan zekâsıyla alay etmek demektir.
Kılıçdaroğlu, heyetteki herkesi, gazetecileri atlatıp uçağa binmiyor, bir araca atlıyor ve 8 saat ortadan kayboluyor.
Ne bu şimdi?
Hem "Bilim ve teknoloji" gezileri diyeceksin, hem şeffaflığı savunacaksın, hem de Amerika'da ajanvari arazi olacaksın...
Gezi sırasındaki programların hepsi basına kapalı. ABD'deki Türk gazetecilerin hiçbiri de davet edilmiyor.
Ne bu şimdi.
Kılıçdaroğlu'nun temaslarının kamuflaj kabilinden olması da elbet dikkat çekici ve eleştirilmesi gereken bir husus.
Bilim ve teknoloji için Boston'a gitmenin zaruretine kim inanır?
Bence kamufle edilmesine rağmen Kılıçdaroğlu'nun gezisinde, Türkiye'yi ilgilendiren çarpıcı iki gerçek var.
1. Kılıçdaroğlu yönetiminde CHP'nin, FETÖ ile bağlantısı 7 Şubat 2012 MİT krizi ile aleniyet kazandı. FETÖ'cü savcıları savunan Kılıçdaroğlu, FETÖ için gemileri yaktı. Sonra FETÖ elebaşının adamları CHP Genel merkezin geldi. Ardından Kılıçdaroğlu ABD'ye gidip "sivil toplum kuruluşu" maskesiyle kamufle edilmiş FETÖ'cülerle görüştü. Yerel/genel seçimlerde aleni işbirliği ile bir FETÖ-CHP zemini oluştu.
Hakikat bu iken Kılıçdaroğlu'nun, ABD gezisinde FETÖ'yle temas kurmadığına inanmamızı kimse isteyemez.
Bu temas nerede oldu, kimlerle oldu?
FETÖ elebaşının, komitacılıkta en usta olduğu yer zaten burası. Kılıçdaroğlu'nun temaslarında -ki çoğu kapılar ardında- kimlerle görüşmüşse onlara bakmak lazım. CIA desteğiyle ve "renklendirme" yaparak her yere sızan, herkesi kullanan bir terör örgütünden bahsediyoruz.
Mesela 8 saatlik yolculukta arabayı kullanan şoför kimdir? ABD istihbaratından mıdır? FETÖ elemanı mıdır? Her ikisi midir?
Kim ne derse desin FETÖ elebaşı Gülen, mesajlarını Kılıçdaroğlu'na iletmiştir.
Burada bir parantez açayım. "İcazet" konusunda Kılıçdaroğlu'nu zorda bırakmak isterken, "yolda Pensilvanya'ya uğradı" demek, isabetli midir?
Kılıçdaroğlu ve Fetullah Gülen, göstere göstere görüşecekler, televizyonlarda yayınlar yapılacak... Ve 6'lı masa gümleyecek...
Bu kadar da değil.
2. FETÖ ile mesajlaşmanın dışında gezinin ikinci önemli teması, Kılıçdaroğlu'nun Washington'da German Marshall Fund (Alman Marshall Vakfı)'nı ziyaret etmesidir.
Alman Marshall Vakfı, hem Yahudi lobisinin en etkili ailesi Rockefeller'a ait vakıflar tarafından destekleniyor. Hem de darbelerin kirli ismi Soros'un üssü olarak biliniyor. Vakfın kapısından içeri girerken Kılıçdaroğlu, Türkiye'den ABD'ye açılan kapıdan giriyordu.
Kısacası Kılıçdaroğlu, kamuflajla ve gizli kapaklı görüşmelerle hedefine ulaştı.
Bu gezinin kokusu, yakında 6'lı masadan çıkar...