Ne kolay, değil mi? Risk büyük ölçüde ortadan kalkmış, FETÖ’nün “operasyon birimleri” yaka-paça derdest edilip içeri tıkılmış... Ortalık sütliman!
Kumpas korkusu yok.
Kaset korkusu yok.
Malınıza mülkünüze çökecek ve size ağır mali yaptırımlar uygulayacak “himmet çetesi” yok.
Kolaydır Fetullah’a vurmak ve her cümlenin içine özenle FETÖ sözcüğünü yerleştirmek.
FETÖ’yle işbirliği yapmakla suçladıklarınız (yani AK Parti ve çevresi), daha yolun başındayken, 7 Şubat krizi ve İlker Başbuğ’un tutuklanmasıyla birlikte aydılar, zımni ortaklığı bitirip savaş düzenine geçtiler.
Siz, iki şarlatan polisin olay mahalline getirdiği iki ayakkabı kutusuna kanıp (üstelik “Ergenekon” ve “Balyoz”un günahlarını meşru hükümete yıkarak) FETÖ’yle aynı yatağa girmeyi tercih ettiniz.
Ergenekon ve Balyoz’un bir kumpas olduğunu iddia ediyordunuz.
Bu Fetullahçılar hep böyle şeyler yapardı...
Sahte delille operasyona kalkışırdı...
Suçsuz insanlara suç isnat ederdi...
Devlet içinde kendi elemanlarına alan açmak için her türlü melanete başvururdu, her türlü takiyyeyi yapardı, her türlü tezviratta bulunurdu.
Hep böyle şeyler yapan ve alamet-i farikası masum insanlara suç isnat etmek olan Fetullahçılar’ın aynı şeyi 17/25 Aralık’ta da yapmış olabileceğine (17/25’in aynı zamanda bir darbe girişimi olduğuna) inanmak istemediniz.
Biliyordunuz ama bilmezden geliyordunuz.
Hedefte, “ortak düşman” Recep Tayyip Erdoğan olduğu için saf ayaklarına yatıyordunuz.
Bugün, FETÖ diye ağzınızı büzerek yaptığınız değerlendirmelerin hiçbir kıymeti yok. FETÖ’yle aynı yatağa giren midesiz siyasetçileri eleştirmeden, FETÖ’nün ürettiği kirli malzemeleri tüketen Kılıçdaroğlu’na itiraz yöneltmeden, uzunca bir süre aynı kirli malzemeler üzerinde tepinmiş Doğan Medya Grubu’nu “ahlak”tan sigaya çekmeden yapacağınız hiçbir değerlendirmenin, FETÖ’ye yönelteceğiniz hiçbir eleştirinin, bağrından Ömer Halisdemir’ler çıkarmış bu halk nezdinde bir itibarı olmayacaktır.
Geçenlerde bir mevkutede gördüm.
Midem bulandı.
Bir zamanlar MİT TIR’larına yapılan baskını öven ve Erdoğan’ın DAEŞ’e silah yollarken suçüstü yakalandığını ileri süren bir Doğan Medya Grubu yazarı, köşesinde, “FETÖ’nün ettiği kötülükleri” sıralıyordu.
Bu kötülüklerin arasına MİT TIR’ları baskınını ve 17/25 Aralık girişimini de serpiştirmiş.
Eskiden “cemaat” bile diyemezdi.
Şimdi her cümlesinin içine mutlaka bir “FETÖ” sokuşturuyor.
Kıymeti tabii ki yok...
Bu cümleden olarak, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın şehitler günü konuşmasını eleştiren ağzı bozuk tetikçinin söylediklerinin de bir kıymeti olmayacaktır.
Hulusi Akar, “Asil milletimiz tarihin her döneminde vatansever Türk ordusu ve onun fedakâr mensupları ile şerefli üniformanın ardına gizlenmek isteyen hainleri büyük bir ferasetle her zaman ayırt etmiştir” diyor.
Doğan Medya Grubu’nun tetikçisi, arsız ve pişkin bir üslupla, apartman kapıcısına seslenir gibi, “İlahi Hulusi Akar generalim! Keşke siz de asil milletimiz gibi feraset sahibi olsaydınız da, yanı başınıza kadar sızan hainleri ayırt etmesini bilebilseydiniz” diye laf sokuyor. (Aynı şahıs, gazetecilere fırça atmakla ünlü Habermas okuru İlker Başbuğ’un karşısında nezaketten kırılıyordu.)
Hulusi Paşa’da feraset yok diyelim...
Siz feraset sahibiydiniz de, ne oldu?
Plazalarınıza kadar sızmış FETÖ’cüleri genel yayın müdürlükleriyle taltif ettiğiniz gibi, üç yıl boyunca “ayakkabı kutusu”, “para sayma makinası” diye sayıklayıp durdunuz. Sadece FETÖ’nün ürettiği kirli malzemeleri tükettiniz. Doymadınız, aynı malzemeler üzerinde tepinen Kemal Kılıçdaroğlu’nun artıklarından idare ettiniz.
Karşınızda o “asil milleti” görünce de, anında tornistan...
FETÖ’ymüş...
Gidin yatın hemşerim!