Amerika'da görülmekte olan davalarda, ülkesi ve milleti aleyhine konuşmaktan hiç ar etmeyen, hiç sıkılmayan şu genç adamlara bakınca insanın beyni yanıyor... FBI casusu olduklarını kılları kıpırdamadan, utanmadan, bir bir itiraf ediyorlar... FBI'dan aldıkları parasal destekleri, ülkelerini, milletlerini kötülemeleri karşılığında kazanacakları sığınma taleplerini hiç utanmadan sıkılmadan anlatıyorlar...
Anneler, sadece üzgün değil artık. Şaşkınlığı da, hayreti de geride bıraktığımız çok oldu...
Anneler, çok kızgın artık... "Abdestsiz verilmemiş Ana südü", "ninni yerine okunmuş Fetih marşı", "hafızlık", "analık hakkı", "helal lokma" gibi en muhterem ve en mahrem ruh hallerimiz bile meğer feda edilmiş, meğer kullanılmış, meğer heba edilmiş...
Bir milletin şerefiyle oynamaktır bu...Milletin annesini, ninesini, ezanını, Mushafını, kundaktaki bebesini, sandıkta gelin çeyiziyle bir duran bayrağını... Hasılı milletin namusunu... Hiçe saymaktır bu... Ruhu mesnetsiz, güvensiz bırakmak, değerleri tümden çökertmek, belini kırmaktır...
***
'MİT tırlarının durdurulması' hadisesinden bu yana, Türkiye'nin terörizme destek verdiğine dair tahkim edilmek istenen ABD patentli "Anti Türkiye" tezinin malzemeleri halindeler...
Dini duyguların, tertemiz inançların heba edilerek acayip bir ters yüz edilişle yine dindar ve yine inançlı insanların karşısına birer imha silahı olarak çıkartılması projesi bu. Modernleştirilme adına tabi tutulduğu tüm baskılara, dışlanmalara rağmen, en samimi ve en sade düzeyde insanımızı hayata bağlamış ezan sesi, ilahiler, milli marşlar, anne ve bayrak sevgisi, nene-ata hürmeti, aile mahremiyeti gibi ruh dünyamızı "savunma" üzerinden ören en naif, en pırıltılı ipler tek tek kesiliyor...
"Ben çocuğumu abdestsiz emzirmedim" diye haykıran hafız annelerin resimleri tek tek yırtılıyor. Nasıl yırtılmasın yanmasın... Fetih marşıyla büyütülmüş evlat, kafirin casusu olmuş, çıkmış kafirden aldığı paraları söylüyor, çıkmış ülkesini, milletini, kendisini büyütmüş yetiştirmiş anneyi, neneyi, şiirler okuyan babayı... Hepsini bitiriyor. Hepsi yalan oluyor.
Anadolu insanının yaslanacağı varoluşa dair, hayata tutunuşa dair ne kadar değer varsa, hepsini sömürmüş, hepsiyle oynamış, hepsini ustalıkla kullanmış bir psikolojik harpten geçmişiz meğerse. FETÖ'nün Anadolu insanına karşı uyguladığı uzun yıllara dayanan bu acımasız psikolojik harp, en tabii sevgi, güven, itimat hislerini bile berhava etmeyi hedeflemiş meğer... Anne çocuğu tarafından aldatılıyor, kardeş kardeşin düşmanı oluyor, karı koca birbirine casus, konu komşu bitmiş, mahalle, köy, yurt, ülke bitmiş... Maske üstüne maske... Her adımda yalan, her nefeste yeni bir oyun... Her türlü doğal çevresinden, güven mekanizmasından, her türlü bağlılık, sevgi, merhamet, hürmet ve minnet hislerinden arındırılmış, hasılı kelam insanlığından men edilmiş, robotlaşmış suç makinaları...
Uzun yıllar inançlı kesime yaşatılan zulümler, dini yaşama getirilen kısıtlamalar, yasaklamalar, cezalandırılmalar... Bizleri dindar olana, ezilene, garibe, masuma karşı yufka yürekli eyledi... Bizim kanayan yaralarımızdan beslendi, palazlandı FETÖ... Hepimizi aldattılar.
FETÖ'nün din görüntüsünün altında yürüyebilmesinin en başlıca sebeplerinden birisi, Kemalizm adıyla topluma yaşatılan baskılar ve zulümdür. Hukuka güvenin işlediği, inanca baskının olmadığı bir düzende, FETÖ gibi dini kisveli bir konsorsiyum bu kadar dal budak sarabilir miydi?