Oyuna gelmeyeceğim. Bu yazının birinci konusu Fethullah Gülen’in nüfuz alanı olacak, İHH’yı karalama kampanyası değil. Zaten İHH’yı karalama kampanyası da Gülen’in nüfuz alanına giriyor.
Pazartesi gecesi, ‘İnzivaya Çekilip Kendini İlim Ve İrfana Veren Bir Allah Dostu Olarak Fethullah Gülen’ portresinin son kalıntılarını da çöp tenekesine yollayan bir gelişme oldu, malum. Uganda’dan gelen ananasların falanca iş adamına hediye edilmesinden filanca medya grubundaki bir yazarın susturulmasına kadar her mevzuun Fethullah Gülen’e arz edildiğini, O’nun bilgisi ve onayı olmadan en ufak bir adımın bile atılmadığını çarpıcı bir şekilde ortaya koyan bir gelişme.
O gece neler duyduk neler... “Gezi” olaylarında öne çıkan malum holdingin teftişten geçirileceği önceden haber alınıp o holdinge bildirilmiş, o holdingin yöneticileri de bu konuda Fethullah Gülen’e teşekkür etmişler... Uganda’daki bir rafineri işi cemaate havale edilmiş, cemaat de bu işi Fethullah Gülen’in onayıyla sözkonusu holdinge vermeye hazırlanıyormuş (ama “büyük patron”un bundan haberi olmaması gerekiyormuş)... BDDK’nın cemaate bağlı bir bankaya ceza kesmesi, ilgili daire başkanı ve yardımcısının cemaatten olması hasebiyle sözkonusu değilmiş; Fethullah Gülen bu konuda müsterih olabilirmiş... Böyle bir sürü şey.
Bir arkadaşım bunları duyar duymaz dedi ki: “Bunlar gündem oluşturmasın diye her an sansasyonel bir operasyon yapabilirler.” Nitekim Salı sabahı İHH İnsani Yardım Vakfı’nın Kilis’teki yazıhanesine ve deposuna terörle mücadele ekipleri tarafından baskın düzenlendi.
Yine aynı hikâye: Valiye haber verilmemiş. Emniyet müdürüne de haber verilmemiş. Terörle mücadele müdürü ve onu vazifelendirenler hiç yakışık almayan bir işe soyunduklarını herhalde kendileri de biliyorlardı ki, operasyonu sır gibi sakladılar.
Operasyonun konusu, El-Kaide soruşturması. Kilis’te İHH elemanı olarak çalışan bir delikanlının bu soruşturmada ismi geçiyormuş. Normalde baskın o delikanlının evine düzenlenmeliydi, nedense (!) İHH’ya düzenlendi. Avukatın gelmesi beklenmeden altı üstüne getirildi İHH’nın, hukuk alenen ve pervasızca çiğnendi. Üstelik, Katar Kızılayı’nın aynı yerdeki yazıhanesi de alt-üst edilerek uluslararası bir skandala imza atıldı.
Suç namına bir şey bulamadılar, bulamazlar; ama ne gam? Hürriyet Daily News “Turkish police detain 25 in anti-al-Qaeda op, raid on İHH office” (Türk polisi El-Kaide’ye karşı operasyonda 25 kişiyi gözaltına aldı, İHH’ya da baskın düzenlendi” diye başlık attı ya, maksat hasıl oldu. İHH’yı El-Kaide ile birlikte anılır hale getirerek itibarsızlaştırmaya ve sonra da İHH’nın ipini çekmeye soyunanların yeni bir hamlesidir bu, başka da bir şey değildir.
Bekliyorduk. Hem de iki seneyi aşkın bir müddettir bekliyorduk. Bundan fazlasını da bekliyorduk ve beklemeye devam ediyoruz. Değil mi ki “Otorite”nin dışişleri bakanı Liebermann, İsrail Radyosu’nda “İHH İsrail için büyük bir tehdittir” diyerek 17 Aralık sürecinde İHH’nın da tepesine binilmesini bekledikleri mesajını verdi? Değil mi ki ‘cemaat kalemleri’ bu süreçte ‘İHH da pek yakında gününü görecek!’ diye yazıp duruyorlardı? Olacak bunlar. Biz, ilk hamlenin biraz daha ‘usturuplu’ bir şekilde olacağını zannetmiştik ama. Anlaşılan o ki, arkadaşlar yeterince hazırlanmaya fırsat bulamamışlar. Pazartesi gecesi o gelişme olunca, apar topar cepheye sürülmüşler.
Yeni hamlelerini bekliyoruz. Ellerine geleni yapsınlar. Güçleri yetiyorsa, boyun eğdikleri “otorite” adına hepimizi hapse de tıksınlar (ben de İHH mütevelli üyesiyim). Hak yolunda böyle bir akıbete uğramaktan şeref duyarız. Mazlumlar için koştururken ayağımıza çelme takanlar utansın.
Firavun aleyhimizdeyse, Karun aleyhimizdeyse, uluslararası sistemin Siyonist-emperyalist efendileri aleyhimizdeyse, onların işbirlikçileri aleyhimizdeyse, isabetli bir yol üzerindeyiz demektir.
İçimiz rahat. Kalbimiz müsterih. İHH, iyiliği temsil ediyor. Biz iyileriz.