Yurdun hemen her bölgesinde yemeğin şenliklerle buluştuğu etkinlikler olan ‘festivalleri’ üniversitelerin gastronomi bölümü başkanlarıyla konuştuk.
Yerel bir değerin; şenlikler, yarışmalar, gösterilerle sarmalanarak her sene düzenli olarak tekrar edilmesi ile hayat bulan festivaller yemek başlığı altında toplandığında daha da dikkat çekiyor. Antik Mısır’dan günümüze hemen her coğrafyada toplulukları bir araya getiren festivallerin yapılması oldukça sevilen eski bir gelenek. Günümüz teknolojisiyle sosyal medya ağlarının yayılma hızını da düşünürsek, dünyanın bir ucundaki festivallere dileyen herkesin katılabildiği bir dünyadayız. Yerel malzemeyi ve bölgeyi tanıtmak amacı güden bu festivaller kimi zaman oldukça ilginç konularla karşımıza çıkabiliyor.
1445 yılından bu yana İngiltere’de 350 metrelik parkuru ellerinde kızgın pancake tavası ile koşarak yaşatılan Oley Pancake Festivali gibi. Bu tip ilginç hatta tuhaf festivallerin koca bir listesini çıkarmak mümkün. İnsanlar eğlendiği sürece bu festivaller yaşayacak.
Haydi festivale
Diğer taraftan bölgeye katma değer kazandıran prestijli festivallerin ulusal, hatta uluslararası yaygınlaşması tanıtım ve turizm için gerçekten büyük bir güç.
İlkbahar geldiğinde bizim de festival programımız oldukça hareketleniyor ve sonbahara kadar bu hareketlilik devam ediyor. Türkiye’de bir çok bölge örneğin; Alaçatı, otuyla; Ayvalık, zeytiniyle; Adana, portakal çiçeğiyle; Urla, enginarıyla; Tekirdağ, kirazıyla karşımıza çıkıyor. Bu yazıma vesile olan şey ise, Alaçatı Ot Festivali ile yine aynı bölgeye yakın Urla Enginar Festivali’nin arasındaki büyük uçurumdur. Neredeyse birbirinin negatif kopyası olan bu iki festivalden birinde işler ne kadar doğruysa, ötekisinde de o kadar yanlış yapılıyor. Alaçatı’da yedi senedir yapılan ot festivali; yerel yemekler bekleyenleri, balsemik sirkeli çilekli ıspanak salatası ikram eden restoranları, festival alanında kurulan Meksika yemekleri ile şaşırtırken henüz bebek sayılan Urla Enginar Festivali muhteşem denebilecek bir programla karşımıza çıkıyor.
Alaçatı’da ot kültürü ile yoğurulmuş bölgenin kadim bilge insanlarını ortalıkta göremiyorken; Urla, taşı elinin altına koyan onlarca gönüllü, yerel restaurantlar, belediye ve kaymakamlığın el ele vermesi ile başarı öyküsü yazıyor.
Urla Enginar Festivali’nin başarısı kanımca tüm festivallere örnek olmalı. Nitelikli festivallerin uzun vadede sosyo-kültürel gelişime ivme kazandırması kaçınılmaz. Festivallerin; il ve ilçe idareleri, yerel yönetimler, üniversiteler ve Kültür ve Turizm Bakanlığı ile yapılacak iş birliğiyle gerçekleşmesi, amacına uygun olarak düzenlenmesi konunun önemli bir boyutu. Bu festival yağmurunda, bu yörelerin içlerinden biri veya bir kaçı uluslararası arenada var olabilir mi? Sorunun cevabı bilenlere danışmaktan gerekiyor. Üniversitelerin gastronomi bölümü başkanlarına sordum: “Festivaller neden düzenlenir, Türkiye’de festivaller ne durumda?”
AJANDANIZA NOT EDİN
YAKLAŞAN BİR YEMEK FESTİVALİ
2. Uluslararası Urla Enginar Festivali 29 Nisan - 1 Mayıs
Doç. Dr. Sibel Özilgen
Yeditepe Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı
Doğru planlama önemli
Bu festivaller her yıl hem ülkemizde hem de dünyanın birçok ülkesinde yapılıyor. Doğru planlandığı ve amacına uygun sunulduğu takdirde hem yöreye hem de katılanlara çok önemli katkılar sağladığını düşünüyorum. Bana göre yemek festivallerinin en temel amaçlarından biri yerel üreticiyi ve o yöredeki bağımsız tüm yerel unsurları desteklemek olmalıdır. Yemek festivalleri her yaş grubundan tüketiciyi eğitmeli ve bilinçlendirmeli. Ben eğitimim sırasında ve sonrasında bir süre Amerika’da ve Yeni Zelanda’da yaşadım. Oralarda da çok farklı yemek/gıda festivallerine katılma şansım oldu. Yeni Zelanda’da hayvancılık önemli bir yer tutuyor. Yemek festivallerinin büyük bir bölümü de bu yönde hazırlanıyor. İki altı yaş arasında çocukları bir çiftliğe götürdüler, samanlığı doğal sınıf haline çevirip bütün gün çiftlik hayvanları ile doğal yaşama dönük aktiviteler yaptılar. Müthiş etkili bir organizasyondu. Yemek festivalleri özellikle yapıldığı bölge/şehir için turizm açısından iyi bir gelir kaynağıdır. Bu aktivitelerin festival ruhunu canlı tutabilmek ve gelecek yıllarda katılımın sürekliliğini sağlayabilmek için festivalin amacı doğrultusunda doğru planlanması gerektiği düşüncesindeyim.
Yrd. Doç. Dr. Dilistan ShIpman
İstanbul Bilgi Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı
Yeterli tanıtım yok
Günümüzde yemek artık karın doyurmanın ötesinde, bir sosyalleşme, değişik kültürleri tanıma ve deneyimleme şeklinde algılanmakta. Yöresel yemekleri, yemek pişirme tekniklerini, bölgede yetişen kimi unutulmuş malzemeleri ve yine o yörenin adet ve geleneklerini tanımak açışından yemek festivalleri önemli. Bu festivallerde mevsimlik ürünlerin de tanıtılıyor olması özellikle doğal ürünlerle yemek yemek isteyen kişiler açışından önemli bir yer elde etmekte. Ülkemizde yapılan yemek festivallerinin önemli ve yararlı olduğunu düşünmeme rağmen tanıtım konusunun yeterli olarak ele alınmadığını düşünüyorum. Bu festivallerin özellikle turizm acentaları tarafından yurt dışına pazarlanmasının faydalı olacağı kanaatindeyim. Napa’ya şarap tadımı için gidilmesi gibi. Turizm sektörünün zor günler yaşadığı bu zaman dilimi içerisinde, turizm çeşitlendirmesi adına yarar sağlayabilir. Özellikle yemek turizmi için seyahat eden kimseleri ve yemek festivallerinde yaptıkları harcamaları düşünürsek hem bölge halkına hem de sektöre olumlu etkide bulunabilir.
Defne Ertan Tüysüzoğlu
Le Cordon Bleu / Özyeğin Üniversitesi, Direktörü
Devlet politikası oluşturulmalı
Türkiye’nin değerli bir yemek kültürü var. Bu cevheri tüm etnik boyutları ile tekrar toprak üstüne taşımaya değer veren, bir kültürün farklı grupları kucaklayarak var olduğunu anlayan değerli akademisyenler, gazeteciler, yazarlar ve kanaat önderleri var. Bu çerçevede Türkiye’de yapılan yemek festivalleri de özü itibari ile uluslararası boyuta çıkabilecek kıymette. Fakat bir etkinliği uluslararası boyuta çıkarmak için bu hedefin bir devlet politikası olması gerekir. Festivaller bölgenin bütünsel bir tanıtımı olarak görülerek, yöre halkını ve esnafını kalkındırmayı, yemek kültürü değerlerinin açığa çıkarılıp farkındalık yaratılmasını hedeflemelidir. Belediyeler bu etkinliklere kaynak ayırmalı ve ulusal-uluslararası derneklerle, üniversitelerle yakın işbirliği içinde olunmalı, yemek seminerleri ve Türk ve Uluslararası şeflerin bireysel ve ortak sunumları ve atölyelerle zenginleştirilmelidir.