AK Parti’nin seçim zaferi, hiç şüphe yok, Türkiye’nin arka bahçesinde (IKBY-Irak Kürt Bölgesel Yönetimi) yaşanan sorunların giderilmesinde hayırlı sonuçlara yol açacaktır.
Seçimler, siyasi belirsizlikleri ortadan kaldırdı. AK Parti 2019 yılına kadar Türkiye’yi tek başına yönetecek. Oysa, seçim sonuçlarına yönelik beklentiler, dünyada ve Ortadoğu’dan bakıldığında, AK Parti’ye tek başına bir iktidar şansı tanımıyor, hem bizim hem dünya medyasının yarattığı algılar nedeniyle AK Parti’nin dışında kalacağı bir koalisyon hükümeti formülüne dayanıyordu.
Batılı güçler, HDP’nin, AK Parti’nin oylarını biraz daha aşağı çekip, iktidar şansını yok edeceğini hatta ‘Sultan’ Selahattin Eyyubi olarak tanımladıkları Erdoğan’ın HDP eliyle iktidardan düşürüleceğine inanıyorlardı.
***
Erbil hükümetinde yer alan partilerden GORAN ve KYB de bu fikri paylaşan partiler oldular. Her iki parti, Haziran seçimlerinden başlayarak, KDP ve Lideri Mesut Barzani’ye karşı yürüttükleri mücadeleyi, İranlılar ve PKK’nın katkılarıyla daha da sertleştirdiler.
Mesut Barzani’yi başkan yaptırmayacağız, Kürdistan Erbil’den yönetilemez (Kantonlara bölünüp yönetilmeli anlamında) gibi söylemler, aslında sadece Mesut Barzani’ye karşı değil ama Türkiye’nin Erbil politikalarını da etkisiz hale getirmeyi ve Türkiye’ye karşı Erbil merkezli ama Türkiye’yle çatışacak yeni bir siyasi bir blok oluşturmayı amaçlıyordu.
Hem GORAN hem KYB, Haziran seçimlerinde HDP’ye, aktif destek sağladılar. Bu partiden heyetler Batman ve Diyarbakır gibi illerde kapı kapı dolaşıp HDP’ye oy istediler.
Kürtler’in ulusal cephesi sanki, Ortadoğu’da ve DAEŞ’e karşı değil, hiç hak etmediği halde, Türkiye’de ve Türkiye’ye karşı inşa ediliyordu!
Haziran seçimlerinden sonra PKK/PYD’nin Suriye’de nihayet ‘Esad’ın ordusuna katılmak bu ordunun bir parçası olmak’ yolunda ortaya koyduğu beyanlar ve bu beyanların Putin tarafından desteklenmesi, bu hareketi, objektif manada, Ortadoğu’da yükselen bir değer olarak sık sık sözü edilen Kürt milliyetçi alanının dışına çıkardı.
Bu yüzden, ‘Rojava ve Kobani milliyetçiliğinin’ 1 Kasım seçimlerine etkisi, Haziran seçimlerindeki etkisine göre sıfır düzeyinde kaldı.
Şapka düştü kel göründü ve PKK/PYD’nin yeni paradigma olarak sunduğu Rojava ve Kobani milliyetçiliğinin bir yanılsamadan ibaret olduğu, burada yükselen yeni ‘Kürt milliyetçiliğinin’ Baas rejimine dayanan sahte ve kendine ait olmayan bir milliyetçilik olduğu ortaya çıkmış oldu.
PKK/PYD ulusal ve uluslararası güçlerin ona verdiği misyonu yerine getirip, Kürtleri, AK Parti den kurtaramadı!
Mesut Barzani Erbil’den direnişini sürdürdü ve geri adım atmadı.
Türkiye Kürtler’i 1 Kasım seçimlerinde, Ortadoğu Baasçılığının peşine takılmış bu örgüte/bloka anlamlı bir cevabı sandıkta verdiler ve bu örgütün kendisi için değil Esad’ın iktidarını korumak için mücadele ettiğinin farkına vardılar.
Şimdi sıra Kürdistan’ı Kürt milliyetçiliğinin ataları olan Barzaniler’den kurtarma mücadelesine geldi!
Mesut Barzani ve partisine karşı başlayan husumet, Erbil hükümetinde yer alan -KDP, GORAN, KYB-partileri İran ve Şam ve PKK/PYD’nin kışkırtmasıyla geçtiğimiz haftalarda daha da şiddetlendi.
KDP büroları basıldı. Çatışmalarda hayatını kaybeden peşmergeler oldu.
***
İşte bu sıcak ortamda, Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu, Erbil’e bir ziyaret gerçekleştirdi. Kürt partileriyle görüştü. Uzlaşmalarını, birbirleriyle kavgayı bırakmalarını istedi.
Kürtler’in DAEŞ’e karşı mücadelede birlik içinde hareket etmeleri gerektiğine ilişkin Ankara’nın Erbil’e yolladığı mesajlar, DAEŞ’e karşı mücadelede taktiksel bir manevra olarak görülmemelidir.
Türkiye Erbil’i 25 yıldır inşa eden ülkeydi. Şimdi de Kürtler’e, ulusal birliklerini korumaları tavsiyesinde bulunuyor. Birlik içinde olursanız Türkiye sizin yanınızda olacaktır mesajı sıradan bir mesaj değil, Türkiye’nin AK Parti iktidarında yenilenecek olan küresel değerde yeni Kürt politikalarının dayandığı stratejiyi ifade ediyor.
‘Kürdistani’ siyaseti temsil iddiasında olan parti ve grupların bu stratejiyi iyi okumaları, Kürtler’in ulusal çıkarlarının yanında olduğunu gösteren bir ülkeye, artık PKK/PYD’nin gözlükleriyle bakmaktan vazgeçmeleri gerekir.
Peki Irak Kürdistanında, Türkiye’nin izlediği bu politika, Suriye’de neden izlenemedi ya da hayata geçirilemedi?
Sorunun basit bir cevabı var. Suriye’de hayata geçirilemedi, çünkü PYD bu ülkede ‘kendisi için değil’ Esad için var. İpler Esad’ın elinde. Esad’ın PYD’yle daha ayaklanmanın şafağında yaptığı anlaşma, PKK’nın Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleye devam etmesini öngörüyordu, ki fazlasıyla anlamsızlaşmasına rağmen, PKK, bin dereden su getiriyor ve silahlı mücadeleyi sürdürmeye devam ediyor.
PKK/PYD, Şam’dan yönetilen tek örgütten ibaret.
Eğer Mesut Barzani ve KDP’si, 25 yıl önce, sırtını Şam ve Tahran’a dayasa ve sırtını Türkiye’ye dönseydi, Türkiye’nin bugün Erbil’de esamesi okunmazdı. Kürtler daha mı mutlu olurdu, elbette hayır..
***
Karşımızda iki politik Kürt hattı var: Biri siyasi olarak bağımsız, muhafazakar-demokrat değerlere dayanıyor, bölgesel ve uluslararası siyaseti kendi çıkarlarının gerektirdiği ölçülerde yürütüyor, halkının çıkarlarını başkalarının çıkarlarına feda etmiyor, kazanıyor, kazandırıyor ama diğeri seküler damardan besleniyor, bağımsız bir siyaseti yok, hep başkalarının çıkarlarını korumanın peşinde, Esad’ın çıkarlarını da İstanbul sosyetesinin çıkarlarını da işe bakın ki o temsil ediyor, kırk yıla dayanan bir tarihi var ama ne Suriye, ne Türkiye ne Irak ve ne de İran’da kimseye bir şey kazandırdı, hep kaybetti ve kaybettirdi..
Kimse çıkıp bu hareketi yönetenlere, sadece son üç ayda sadece Türkiye’de 2 bin 500 Kürt genci neden öldü, bu gençlerin ölümü Kürtler’e ne kazandırdı, kimin için ve neden ölüyor bu gençler, Dağlıca’da o gençlerin elde silah ne işi var, bu gençleri kitlesel olarak hangi amaç için öldürtüyorsun demiyor, diyemiyor.. Bir trajedi ki, demeyin gitsin!