Fenerbahçe, oyun disiplininden uzak oynayan Mersin İdmanyurdu karşısında farklı galibiyete ulaştı. Ben Mersin İdmanyurdu takımının uzun zamandır bu kadar plansız, programsız, ne yapmak istediğini bilmeden bir halde oynadığını ilk kez gördüm.
Fenerbahçe daha henüz maçın başında, Caner’in kornerden gelen topunda Kuyt ile gole ulaştı. Sow çok kötü bir vuruşla gol kaçıran olurken, Mersin’den Efe’nin Sow’a hamlesini hakem penaltı olarak değerlendirdi. Ama bana göre faul yoktu. Penaltı hiç değildi. Kırmızı kartın Efe’ye çıkartılması kötü bir hakem kararıydı. Verilen penaltıyı Kuyt ikinci golüyle tamamlayan olurken; Tita’nın üst üste kaçırdığı iki tane gol pozisyonunu izledik.
Hasan Ali, ikinci yarıda üçüncü Fenerbahçe golünü kalenin çatalına asarak güzel görüntünün sahibi oldu. Caner ile golleri dörtleyen Fenerbahçe, skora koştu. Futacs ile Mersin İdmanyurdu ancak teselli golünü buldu.
Mersin, iyi futbol oynar gibi gözükmesine rağmen, girdiği gol pozisyonlarını değerlendiremedi. Böyle oynarsan maça da skora da kısır kalırsın. Fenerbahçe ise topu ayağa oynayarak, takım halinde olağanüstü gol pozisyonları bularak, attığından fazla kaçıran oldu.
Bursa maçının arefesinde bu skorla kazanan Fenerbahçe, büyük moral kazandı.
Fenerbahçe’ye karşı bu kadar açık futbol oynarsan, takım savunmasına özen göstermezsen, değil Mersin, çok takım farklı mağlubiyete yelken açar. Ben Rıza Hoca’nın Ziraat Türkiye Kupası’na fazla itibar etmiş olduğunu zannetmiyorum. Zaten İstanbul’a da çok eksik futbolcuyla geldi. Bu da gösteriyor ki, maçı kazanma adına değil, sadece oynamak için sahaya çıkmışlar.
Fenerbahçe’nin Rize maçı sonrası başına gelenler, olağanüstü moral çöküntüsüne neden oldu. Psikolojik açıdan olumsuz etkilenen fubolcuların sonrasındaki 1 haftalık dinlenmeleri, gördük ki faydalı olmuş.